1970’ler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Muhammed Ali fırtınasının estiği yıllardır. Televizyonun evlere yeni girdiği o dönemde tüm mahalleli gecenin bir yarısında yayınlanan Ali’nin maçlarını izlermiş. “Miş” diyorum çünkü bizim nesil o zamana yetişemese de Muhammed Ali efsanesini büyüklerinden dinleyerek öğrendi. Muhammed Ali sadece tüm zamanların en büyük boksörü değildi. Muhammed Ali denince kaya gibi sağlam bir duruş akıllara gelir. Muhammed Ali’yi ailemizden biri haline dönüştüren işte bu duruşudur. Muhammed Ali 1976’da ülkemize geldiğinde mahşeri bir kalabalık tarafından karşılanması ve omuzlarda taşınması da bu sebebe matuftur. O aynı zamanda zekâsıyla, hazır cevaplılığıyla ve samimiyetiyle hemen her kesimin sevgisini kazanmış çağlara hitap eden sıra dışı bir portredir.

Muhammed Ali’nin hayatı (17 Ocak 1942 – 3 Haziran 2016) Amerikan siyahi haklar mücadelesinin kısa bir özetidir. Türlü katliamın, zulmün, aşağılamanın, baskı ve işkencenin kesif bir yağmur gibi siyahilerin üzerine yağdığı yılların özetidir. Tıpkı Malcolm X ve Martin Luther gibi Muhammed Ali de mazlumların yükselen sesi olmuştur. İlk ikisi FBI-CIA destekli suikastlara kurban gitmişken Muhammed Ali’yi katledilmekten kurtaran tek şey aldığı madalyalar dolayısıyla oluşacak tepkilerden duyulan endişe olmuştur.

Henüz 18 yaşındayken ülkesi ABD adına katıldığı 1960 Roma Olimpiyatları’ndan altın madalyayla dönen Muhammed Ali için hayat anlaşılması zor bir muammaya dönüşmüştür. Roma’dan döndükten sonra memleketi olan Louisville'de bir ırmağın kıyısında bulunan bir restorana girmek istemiş fakat kapıdan “Zenciler giremez” denilerek geri çevrilmiştir. Ülkesi adına olimpiyat altın madalyası almasının sıradan bir lokantaya girmesine yetmediğini anlayınca madalyasını nehre fırlatmıştır. Bu olaydan sonra Muhammed Ali için hayat sadece ringlerde değil toplumun her sahasında sürdüreceği bir mücadeleye dönüşmüştür.

Aynı yıllarda Amerikan İslam Toplumu vaizlerinden Malcolm X ile tanışan ve Müslüman olan Muhammed Ali için yeni girdiği din ömrü boyunca taşıyacağı en kıymetli madalya haline gelmiştir. Malcolm X bu genç boksörün hayran olduğu, izinden gittiği, ilham aldığı idolü olmuştur. 1964 yılında 22 yaşındayken, Sonny Liston'u yenip Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu olduğunda yanı başında yine Malcolm X vardır. Bu galibiyetin ardından Müslüman olduğunu açıklaması FBI ve CIA’nın radarına girmesine sebep olmuş ve sıkıntılı bir süreç başlamıştır.

Cassius Clay’in büyük başarısı ve Muhammed Ali olduktan sonra daha da büyüyerek adeta bir rol model oluşu Müslümanlara, siyahlara ve mazlum halklara özgüven, gurur ve sevinç verirken belirli güç odaklarını rahatsız etmişti. Muhammed Ali çok oluyordu ve sesinin kesilmesi gerekiyordu. Bunun üzerine ABD yönetimi Muhammed Ali’yi itibarsızlaştırmak için Vietnam Savaşı’na göndermek istedi. Bu çağrıyı reddeden Ali’nin lisansı iptal edildi, hapis cezasına çarptırıldı. Muhammed Ali bu duruşunu şöyle özetlemiştir: “Amerika’da insanlar hâlâ ‘pis zenci’ diye çağırılıp köpek muamelesi görüyorken ve en basit haklarından bile mahrumken benden üzerime bir üniforma geçirip 10000 mil ötedeki bir ülkede bomba atıp kurşun sıkmamı nasıl beklerler? Hayır, 10000 mil öteye gidip beyaz köle efendilerinin beyaz olmayan başka bir millet üzerine baskı kurmalarına, onları öldürmelerine, evlerini yakmalarına yardımcı olmayacağım. Gün böyle kötü işlerin sona ermesinin günüdür. Böyle bir tavır içinde bulunmanın bana milyonlarca dolara mal olacağını söylediler. Daha önce de söyledim ve yine söylüyorum: Benim halkımın gerçek düşmanı burada, Amerika’da. Kendi özgürlüğü, kendi adaleti ve eşitlik için savaşan o insanları köleleştirmede kullanılan bir maşa olmayacağım. Dinimi, halkımı ve kendimi küçük düşüremem. Eğer bu savaşın benim 22 milyonluk halkıma özgürlük ve eşitlik getireceğini düşünseydim kendim gidip orduya katılırdım. Kendi inandığım değerler için direniyorum. Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Beni hapse atacaklarmış, ne olmuş sanki? Zaten 400 yıldır hapisteyiz.”

Dünyayı Ali’ye dar etmek istediler. Malcolm X, John F. Kennedy ve Martin Luther King gibi liderlerin öldürüldüğü Amerika’nın karanlık 60’lı yıllarında her gün ölüm tehditleri aldı. İşsiz ve parasız kaldı. Ancak direndi ve geri adım atmadı. Pek çok televizyon kanalında ve davet edildiği Yale, Harvard, Columbia, Princeton gibi en prestijli üniversitelerde; Eşitlik, Özgürlük, Adalet ve İslam temalı konuşmalar yaptı. Muhammed Ali tüm bu mücadelesiyle Amerikan siyahlarının haklarını savunduğu gibi İslam’a yönelik ön yargıların da önüne geçmeye çalışmıştır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, efsanevi boksör Muhammed Ali'nin Louisville şehrindeki cenaze törenine bizzat katılarak Türk Milletinin hissiyatını ortaya koymuştur.

1979 yılında Batı Berlin’de Muhammed Ali ile röportaj gerçekleştiren Nevzat Özpelitoğlu, boksu bıraktıktan sonra ne yapmayı düşündüğünü sorar. Muhammed Ali şu cevabı verir:  “Bugüne kadar yumruğumla İslâm adına mücadele verdim. Boksu bıraktıktan sonra da İslam’ın gönüllü bir mücahidi olarak bütün dünyaya tebliğ görevine çıkacağım.”

Ruhu şad mekânı cennet olsun.