İktidar denen olgunun, kendisiyle birlikte taşıdığı gerçekliklerden bahsedelim biraz da…

Çünkü temel hakikati bilinmeyen şeylerin, değişen insanlar ya da iktidarlarla ilgili olduğunu zanneden ciddi bir kitle var…

Bu kitle, hakikati bilmediği için güncel siyasetin duygusal zemininde oluşan/oluşturulan algılara çok kolayca esir olabiliyor…

Oysa “Hikmeti iktidar” olarak, her yönetim şeklinin yapısına göre değişmeyenleri vardır…

Bir monarşide ya da demokraside iktidara talip olanın ya da iktidarda olanın sergilediği temel tavırlar vardır…

Biri iktidarı ele geçirmek, diğeri de iktidarını korumak için sayısız oyun kurar ya da oyun bozar…

Bugün de “Sen nelere kadirmişsin ey iktidar” dedirten pek çok şeyi -meşru, gayrimeşru- bu hırsın bir yansıması olarak okumak gerekiyor…

Amacı birleşenlerin birbirine övgüler dizmesi, amacı ayrılanların da birbirini tefe koyması bugünün meselesi değildir ve bu basit gerçeği hepimiz iyi biliriz…

İktidarın genellikle “darbe” ile indirilmeye çalışıldığı yönetim biçimi monarşi gibi düşünülse de demokrasiler de bu konuda ondan geri kalmamıştır; darbecilere verdiği fırsatlarla…

Demokrasilerin de ürettiği çok temel krizler var…

“Oy ile onaylanma”yı sağlayan sistem, kötü niyetli siyasetçilere, “oy avcılığı” adına sunduklarıyla da çok ciddi krizleri davet etmiştir…

Türkiye’nin bu tecrübe konusunda karnesi oldukça kabarıktır…

Eğer bir yerde iktidardan söz ediyorsak, onu yerinden etmek isteyen darbecilerden de mutlaka söz etmek gerekiyor…

Tarihte bilinen ilk darbeyi Akad Kralı Sargon yapmış olsa da iktidarın var olduğu günden buyana bu hakikat hiç değişmedi aslında…

Kardeşlikleri Habil ile Kabil hükmünde olsa da birbirlerini hep takip ettiler…

Güçlü iktidarlar varlığını korurken, zayıflar yıkıldı gitti…

Demokrasilerde “oy” talep etmek çok temel ve masum bir hak olsa da kimlerden oy isteneceği/istenebileceği ve bunun rahatlıkla dillendirilebileceği meselesi göz ardı edilemez…

Bugün muhalefetin, PKK’nın siyasi uzantısı gibi çalışan HDP ile “açıktan” bir ilişki yürütememesinin izahı da buradan çıkarılmalıdır…

Bir “oy” uğruna kimlerin ve nelerin “meşru”laştırılacağı sorunu ve sorusu, demokrasilerin bir kriz mi yoksa hürriyet mi üreteceğinin izahına ulaştırabilir bizi…

Zira bugün muhalefetin cesaret verdiği illegal yapılar, “demokrasi kılıfı” altında yapılan siyasetin, gelecekte bizi nasıl bir krizle karşı karşıya bırakabileceğine dair önemli işaretlerdir…

Demokrasiye “özgürlük” değil de “kriz ürettirme çabası” hepimize kaybettirecektir…

Testine gerek kalmadan bu yoldan vaz geçilmelidir…

Zira bu kötü testin dönüşü mümkün de olmayabilir…