Son 20 yılda yüzyıllık icraatlar gerçekleştirildi. Yollar, hastaneler, parklar, binalar…

20 yıl önceki gençlik şimdi yok. Şimdikiler artık daha atikler daha heyecanlılar. 20 yıl önceki sorunlar yerini yenilerine bıraktı. Çağ değişti. İnsanlar daha modern enstrümanlara sahipler artık. Bilgi anlık değişiyor. İnsanlar bir tuşla daha çok bilgiye daha geniş ufka sahip oluyorlar.

Geçenlerde bir eğitimci arkadaşla konuşuyorduk; eskiden öğrencilerin bilgiyi ezberlediğini ama günümüz şartlarında bilgi ezberlemek yerine bilgiyi bulmanın yolunu öğrendiklerinden bahsetti. İnternet ve teknolojinin geldiğimiz süreçte inanılmaz ölçüde rahatlık sağlamasından dem vurdu. Amcam Metin Evsen’in bir sözü hep kulaklarımda çınlardı. Tekrar öyle oldu: “Eskiden ilim (kitaplar) yoktu âlim çoktu, şimdi ilim çok âlim yok.” Gerçekten öyle, bilgiye ulaşım kolaylaştıkça bilgi değersizleşiyor.

Eğitim, öğretimin kalitesi geçmiş yılara göre zirve oldu. Her evde yüzlerce kitaptan oluşan kütüphaneler var, bilgisayarlar, internet erişimleri… Devletin verdiği ders kitapları, yardımcı kaynaklar, tablet bilgisayarlar... Galiba bunların hiç biri bilgiyi olumlayıp yüreklere zerk edememiş olacak ki, bir devlet okulunda arsız öğrenciler Kur’an’a bile tekme atma cüretlerini göstererek bunu da, o ilahlaştırılan sosyal medya hesaplarında paylaşabildiler. Üstüne biz tartıştık; öğrenciler mi suçlu, veliler mi, eğitim sistemi mi?

Asıl suç kimin? Bilgiyi sağlayanın mı? Bilgiyi özümsemeyip bunu sosyal medya için malzeme olarak kullanma cüretini gösteren çocukların mı? Yoksa 24 saat elimizden düşürmediğimiz sosyal medyanın mı?

Dünya para kazanma ve kazandığını biriktirerek karşı için güç olarak kullanma çağında. Güzel bir fikri olan büyük paralar kazanıyor;  helal, haram kavramları sadece gündelik hayatın konuşma tümceleri içinde kayıp zaman kavramları gibi duruyor.

Aslında suç hepimizin ya da hiç kimsenin; dengesi bozulmuş dünya içinde devinip gidiyoruz. Bize biçilen kefenler içinde kefensiz defnedilmenin zamanını bekliyoruz çoğumuz. Yeryüzünde olan hiçbir şey bizi ilgilendirmiyor. Kafamızı gömdüğümüz sosyal medyada en son paylaşım neymiş onu da görelim, bizi kim beğendi bugün, beğeni sayılarımız arttı mı acaba deyip, takipçi kasma derdiyle mahkûm olmuş gidiyoruz.

Takipçi sayısının artması ile mutlu olan bir mutlu/mutsuz çoğunluk haline geldik. Bize kurulan sanal dünyanın reel insanlarıyız artık. Zamanla hayatlarımız da sanal hale gelecek ve biz yürüyen ölüler topluluğuna katılacağız.

Çok önemsemiyoruz, o nedenle baş üstünde taşıdığımız Kur’an’ın tekmelenmesi de artık sanal sıradanlık haline geldi. Dilipak geçenlerde Deizmle ilgili bir şeyler söylemiş birilerine sorumluluk yüklemişti. Aslında konu deizm filan değil konu “Sanalizm” ve gittikçe hepimizi sarıp sarmalıyor. Zehirli sarmaşıklar gibi. Bundan kurtulmak mümkün mü, onu sorgulamak zamanı geldi de geçiyor bile…