Tavandan tabana, tipik CHP zihniyetiyle aramızda keskin farklar var.

“Tipik’’ derken, CHP koltuğuna tuvalet terliği bile otursa ona oy verecek nato kafaları kastediyorum…

Hoş, tuvalet terliğinden kahraman çıkarmakla kalsalar yine iyi…

Teröristlerle alenen kooperatif çalışıp ağzından M. Kemal’i düşürmeyen yalan makinalarına da aynı ‘’kahraman’’ muamelesini çekiyorlar. Türkiye’yi yönetecek kadronun gavur güdümünde olması umurlarında değil. İki ‘’Atatürk’’ çıkışı, birkaç ‘’cumhuriyet’’ masalı, bir tane de ‘’doğaçlama dans’’ şovuna tav olup; memleketi Sömürge aparatı yapmaya razı olacak kadar ‘’ileri’’ görüşlüler…

Tabii kendilerine sorsak bu ülkenin aydın yüzü onlar. O müthiş dehalarıyla sürekli bizi karanlıktan ışığa çekmeye çalışıyorlar…

Halbuki biz meselelere eleştirel bakabilme melekesine sahibiz. Doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü, eksiği fazlayı gücümüz yettiğince tartmaya ve tartışmaya çabalıyoruz. Problemlerden kaçmıyor, üstüne gidiyor, çözmek için zorluyoruz.

En basitinden, koyu bir CHP düşmanı olan bendenizin, hükümeti tenkit eden sayısız yazısı var bu köşede. 5 yılı aşkındır, doğru bildiğimi, öğrenmek veya göstermek istediğimi yazmaya çalışıyorum kendimce. Cumhurbaşkanlığı uçağını tatmış değilim. Fonlanmıyor, pohpohlanmıyorum.

Onlar ise klişe ezberleri tekrar edip, kalitesiz çağdaşlıklar taslayarak hakimiyet kurmaya çalışıyorlar. Zarardan ve zehirden başka mahsulü olmayan yılanlar gibi tıslıyorlar sadece.

Devletin ve milletin faydasına ne varsa istemeyen, istememeyi onur sayan ve bu zavallı onurla ömür tüketen sefil bir güruh…

Ağaç yakan ağaç edebiyatlarına kanıp, bebek öldüren barış çığlıklarına biat ediyorlar. Ceplerinde hissetmedikleri her şey ‘’rant’’ onlar için.

Mavi Vatan ideallerimizi, Türkistan’ın doğusunu, Suriye ve Irak’ın kuzeyini, Filistin’i, Mısır’ı, Keşmir’i, Kıbrıs’ı inkâr eden, icabında Yunanlaşan, bazen Moskoflaşan rezil bir yobazlık... Mütemadiyen Amerikan iti olmaya gönüllüler. İngiliz Siyonizmi’nden ise zerre haberleri yok. Kara cahiller. Enerji sektöründe, savunma sanayiinde, global bürokraside dışa bağımlılıktan memnun kalacak kadar şuursuzlar. Sosyal devlet imajındaki büyük devrimler şöyle dursun, coğrafî sınırlarımızı bile korumamamızdan rahatsız oluyorlar.

Hayatımız bu asalakların zorbalıklarıyla geçiyor.

Bakın en aktüelinden; Karadeniz’deki sismik araştırma ve sondaj çalışmalarımız çok şükür meyvelerini vermeye başladı. Nasip olursa 2023’ün ilk çeyreğinde kendi gazımızı kullanmaya başlayacağız.

Beynelmilel hava harp stratejilerini derinden sarsan yerli SİHA’larımızı oyuncak uçaklara benzetip, dünya hava trafiğinin ekonomi-politik eksenini değiştiren İstanbul Havalimanı’na itiraz eden vizyonsuz kitle; buna da ‘’ne gerek var?’’ demişti hatırlarsanız. Sonra da ‘’yapamazsınız, edemezsiniz’’ diye boş boş konuşmuşlardı.

Gerçi bunlara uzaya gönderilen Türksat peyklerini de anlatamazsınız.

Bizi kendileriyle karıştırmaktan sıkılmadılar.

Dünyayı saran dev bir ekonomik krizin pençesinde, Türkiye olarak her kulvarda büyümeye ve kendimize yetmeye çalışıyoruz. Noksanlar, hatalar elbette oluyor. Fakat en büyük handikabımız, CHP gibi bir ideoloji zümresiyle birlikte yaşamak. İhanetin cehaleti kukla gibi oynattığı bu zihniyetle savaşırken, en iyiye, en güzele, en doğruya ulaşmak çok zor.

Mehmetçik yurt içinde ve dışında günbegün terörist gebertirken, İstanbul’un göbeğindeki PKK yürüyüşlerini destekleyen bir muhalefet(!) kafasıyla uğraşıyoruz.

Polise yumruk atan teröristlerin Meclis’te rahatça konuşabildiği, yerel idarelerin PKK militanlarına peşkeş çekildiği, alenen dinimize ve devletimize küfreden hadsizlerin aktif siyaset yapabildiği bir demokrasi rejimine mecbur bırakılıyoruz.

Devleti savunan en ufak sese tahammül edemeyenler; FETÖ’nün postal seslerine, PKK’nın katil çığlıklarına, Batı’nın işgalci adımlarına sessiz kalıyor…

Ağzımızı açınca da ‘’ötekileştirmiş’’ oluyoruz.

Yeter artık, sıkılıyoruz!

Güneşli ufuklarımızı boğan bu kör karanlığı ülkemizde istemiyoruz!