Önceki hafta Van’da bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu, “Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest kalmasını istiyorsanız, bize katılacaksınız” dedi.

Kavala ve Demirtaş’ın şahsında kalkışmanın ve PKK’nın meşrulaştırılması çabasına az sonra değineceğiz…

Kılıçdaroğlu sık sık böyle şeyler yapıyor.

Başta FETÖ’cüler olmak üzere bu millete yönelik ifsat faaliyetlerinde rol almış kişi ve kesimlere mütemadiyen ; “sizi affedeceğiz” diyor.

Tüyler ürperten bu yaklaşıma izleyebildiğim kadarıyla İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan başka; “Siz yargı mısınız?” sorusunu soran olmadı.

Sahi, Bay Kılıçdaroğlu, sen yargı mısın?

Böyle bol keseden; “Affedeceğiz, serbest bırakacağız” vaatlerini hangi hukuki gerekçeye dayanarak veriyorsun?

 *

Gelelim meselenin diğer kısmına…

Kılıçdaroğlu bu vaatler ile aslında Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş üzerinden teröre, kalkışmaya, FETÖ’ye ve PKK’ya meşruiyet kazandırma amacı taşımaktadır.

Özellikle Demirtaş ismine vurgu yaparak, tutukluluk halinin kaldırılacağından ve “serbest bırakılacağından” söz ediyor.

Peki, Demirtaş neden tutuklanmıştı.

Resmi gerekçe, şunlar…

50 kişinin öldüğü 'Kobani Protestoları' öncesi ve sürecinde atılan tweet ve yapılan açıklamalar.

9 Ekim 2014'te HDP Diyarbakır il başkanlığında yaptığı açıklama.

18 Aralık 2015'te Diyarbakır'da hendekler ve buna bağlı eylemlere dair yaptığı açıklamalar.

26 Aralık 2015'te Demokratik Toplum Kongresi'nde yine hendek barikatlarla ilgili açıklamalar.

3 Mart 2016'da Diyarbakır Yenişehir Belediyesi önünde bir PKK'lı teröristin cenazesiyle ilgili yaptığı açıklama ve beyanlar.

 *

Bunlar, her biri kuşkusuz ki, milletvekilliği koruma zırhına dayanarak yasaları hiçe sayma sonucunda işlenmiş suçlardı ama biri var ki, ucunda 50 ölüm söz konusuydu.

Yasin Börü’nün de içinde bulunduğu 50 masum insanın Demirtaş’ın kalkışma çağrısı üzerine sokaklara dökülen haydutlar tarafından öldürüldüğü o meş’um Kobani protestoları hadisesinden söz ediyoruz.

 *

6-7 Ekim hadiseleri olarak da bilenen bu kalkışma çağrısı, HDP Genel Merkezi’nin Twitter sosyal paylaşım sitesinden “Şu anda toplantı halinde olan HDP MYK'dan halklarımıza acil çağrı, Kobani'de durum son derece kritiktir. DEAŞ saldırılarının ve AK Parti iktidarının Kobani'ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.” şeklindeki yasadışı bir çağrı ile yapılmıştı.

Bununla birlikte, Selahattin Demirtaş'ın ortamı geren açıklamaları üzerine sokağa inen terör destekçilerinin eliyle onlarca masum kişi hayatını kaybetmişti.

Hadiselerin kısaca özeti bu...

 *

Açık söylemek gerekirse konu, “hukuki” bir mahiyet arz etmekten öte tamamen Türkiye aleyhtarlığı merkezinde cereyan ediyor.

AİHM kararı da Türkiye’de Demirtaş’a destek verenlerin tavrı da Türkiye aleyhinde tavır almaktan başka bir anlama gelmez!

Hadi Avrupa’yı anlıyoruz diyelim…

Peki, ya başta Kılıçdaroğlu olmak üzere, Türkiye dâhilindeki muhalif siyasiler?

İşte onların derdi, yazının başında altını çizdiğim husustur!

Yani, teröre, kalkışmaya, FETÖ’ye ve PKK’ya meşruiyet zemini oluşturmak!..

 *

PKK’nın siyasi uzantısı olduğunda zerre kadar şüphe bulunmayan HDP’nin bölücülük adına ve insan öldürmekle sonuçlanan eylemlerini sahiplenmelerinin başka bir izahı yoktur.

İşin vahim tarafı, bu hususta, CHP ile İYİ Parti arasında tam bir mutabakatın söz konusu olması…