Ne acıdır ki günümüzde inkârın, şirkin, Allah’ın ayetlerine kulak vermemenin ya da farklı şekillerde yorumlamak suretiyle Ehl-i Sünnet yolundan uzaklaştırmanın, fuhşun, aldatmanın ve ahlâksızlığın en korkuncunu yaşıyoruz.

Dünyayı altüst eden sosyal medyanın adeta bir köy gibi, her eve ve her ele ulaşması bu büyük felâketin geldiği noktayı açıkça göstermektedir. Bu durum bizlere ‘insanlık acaba kıyamete mi gidiyor’ sorusunu sorduruyor. Ama tabii ki bu hükmün ve bilginin sadece ve sadece Allah’a aid olduğunu biliyor ve bize düşen vazifenin O’nun emrettiği hususlara yeniden yapışmak ve bu felaketlere “dur” demek olduğunu biliyoruz. O halde bunun için çabalamalı ve bunun için asli görevimizi ifa etmeliyiz.

Bu vesile ile Kur’an-ı Kerim’deki helâk olan kavimleri hatırladım ve onların korkunç hallerine dikkat çekerek toplumumuzu uyarmamız gereğini hissettim. Hani Rabbimiz sorduğu zaman da, şahidimizin olması adına bir uyarı ve gayret olmasını istedim.

Bizler iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamakla hepimiz sorumluyuz. Eğer bu noktada durağan ve sus-pus bir hayat yaşarsak bunun hesabını Rabbimize asla veremeyiz. Kâfir, münafık ve zalimlerin dünyayı inançsızlık ve ahlaksızlığa nasıl sürüklediklerini açıkça görmekteyiz. Bizde de hiç ummadığımız ve adı da prof. vs. olan nice kimseler bu inançsızlığı hem de İslâm adına yayma çabasında olduklarını görmekteyiz. İlgili merciler ve özellikle DİB’lığının bunlara yerinde ve zamanında cevaplar vermesini bekliyoruz.

 AHLAKSIZLIĞIN GİDEREK ARTMASI

İnsanımıza dayatılan LGBT ve ne yazık ki adını da bizden koydukları İstanbul Sözleşmesi ile onu koruyan kanun, gerçekten çok büyük bir edepsizlik olarak karşımıza çıkıyor. Bugün onlara sığınarak daha da tellâlleşen bu akımların geldiği nokta çok ürkütücüdür. Bu bize ahlaksızlıktan mahvedilip helak olan ve asırlardır insanlığa ibret olarak kalan Pompei ve Lût kavmini hatırlatıyor. Açık bir şekilde fuhuş yapan ve bunları gören toplumlar, Allah korusun başka neye uğrar acaba? Erkekle erkeğin, kadınla kadının evlenmesini normal sayan milletler ne olur acaba? Maalesef bizde de açıktan fuhuş yapanlar ve erkek erkeğe evlenenler görmekteyiz. Bütün bunlar gözlerimizi korkutmaya yetmelidir. Gerçekten büyük bir felaketin habercisi olabilirler. Nûh, Âd, Semûd, Lût, Medyen gibi kavimlerin sonuna bakmak gerekir. Bu, sadece dünyada helak olmakla biten bir konu değil, bir de bunun ahiret yönü vardır ki o daha da büyük bir felakettir. Dışardaki gençliği görünce gerçekten gözümüz korkuyor. Rabbimiz hepimize akıl ve feraset versin.

Hal böyle olunca bugünkü boş vermişliğin, ahlaksızlığın, anlamsızlığın acısı o gün çekilecek. Bugün çocuklarına bu yönde rağbet etmeyenler, yarın onun acısını nasıl da tadacaklar. Bu zevk, bu istek ve arzular, şu bedenin Allah'a ait olan hususlarda tembelliği nasıl telafi edilebilecek? Bu mümkün mü? Asla değil! Boşlukta dolaşan ve nereye düşeceği belli olmayan bir cisim gibi oradan oraya dolaşan insanımıza, acımaktan başka yapacağımız tek şey, onlara bu gerçekleri hatırlatmak, iyiliği emredip kötülükten yasaklamaktır.

Faizin, içkinin, kumarın, fuhşun, yalan ve hırsların boyunduruğu altında koşuşturan insanımıza, gençliğimize Rabbimiz akıl feraset versin. Bir daha hiç elde edilemeyecek bir ömrün böylesine kötülüklerle heder edilmesi, ebedi cennet gibi bir hayatın kaybına sebep olduğu gibi, acısı ve ıstırabıyla herkesin kaçmak isteyip kaçamadığı bir cehennem hayatını da getirecektir kişiye. Artık o gün ne ihtişam vardır, ne debdebe. Ne güzellik vardır ne yakışıklılık… Ne dünya neş'esi vardır ne de hırsı. Âh insan âh! Âh insanımız âh! Âh mü'min kardeşlerimiz âh! Âh gençliğimiz âh! Nasıl da yazık ediyorsun kendine.

Böylesine bir hayat içinde ve "nemelâzımcılık" gibi âfetin karanlığında yol alırken, eski ümmetler geliyor aklımıza. Nice helâk çeşitleriyle mahvolan topluluklar...

NUH TÛFANI

Hz. İdris’ten (as) sonra, insanlar sapıtmaya başlamışlardı. Hatta bu sapıklık putperestliğe kadar gitmişti.

Yüce Rabbimiz, İdris Peygamberin dinine bağlı bir ailenin çocuğu olan Hz. Nûh’u (as), peygamber olarak gönderdi.

O, insanları Allah’ın birliğine davet etti. Putlardan uzaklaştırmaya büyük bir çaba sarf etti. Ama O’nun etrafında her zaman olacağı gibi iyi niyetli, dürüst fakat fakir insanlar toplandı. İman edenler onlardı. İnkâr edenler ise zengin ve mağrur olanlardı. Onlar Hz. Nuh’a inanmadıkları gibi, değişik şekillerde onu protesto ediyorlardı.

 KUR’AN-I KERİM’DEN AYETLER

 Bütün bunlar bizzat kendi adıyla anılan Nûh Sûresi’nde, ibret ve nasihatlerle birlikte şöyle anlatılır:

1-“Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye Nûh’u kendi kavmine gönderdik.

2,3,4- Nûh dedi ki: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, “Allah’a kulluk edin; O’ndan korkun ve bana itâat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin (muâhaze etmeden yaşatsın,) diyerek açıktan açığa uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah’ ın ta’yin ettiği va’de gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!

5- (Sonra Nûh), “Rabbim! dedi, doğrusu ben, kavmimi gece gündüz (imana) da’vet ettim;

6- Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını artırdı.

7- Gerçekten de, (imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman da’vet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.

8- Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.

9- Üstelik onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.

10-Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; O, çok bağışlayıcıdır.

11- (Mağfiret dileyin ki), üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,

12- Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.

13-Size ne oluyor ki, Allah’a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?

14- “Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.”

21- (Öğütlerinin fayda vermemesi üzerine ) Nuh, “Rabbim! dedi, doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka işe yaramayan kimseye uydular.”

25- Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah’a karşı yardımcılar da bulamadılar.

 LÛT KAVMİNİN AHLAKSIZLIĞI VE HELÂK EDİLİŞİ

Lût kavminin o kötü ve Allah’ın (cc) yaratışına zıt ahlâksızlığını hepimiz bilmekteyiz. Onlarda ne kadar da yaygınlaşmıştı. Ne acıdır ki bu hayâsızlık toplumlarda hala devam etmekte ve maalesef biz de de lgbt edepsizliğinin içerisinde günden güne utanmaz ve arlanmazlıkları artmaktadır. Eşcinsellik denilen bu felâket de kavimlerin helâkında çok önemli bir sebeptir. Ama o gün onların helâkının asıl sebebiydi. İnkâr edenlerin dünyadaki acı sonu... Ya Ahiret hayatları!

Rabbimiz Neml suresindeki bir kısım ayetlerde şöyle buyurur:

54- Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik). Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı yapacak mısınız?

55- (Bu ilâhi ikazdan sonra hâla) siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!

56-Kavminin cevabı sadece; "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim yaptıklarımızdan) temiz kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu.

57- Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik. (27, Neml Sûresi 54-57)

Hud suresinde konunun biraz daha açıldığını ve sonucun daha da açık olarak belirtildiğini görmekteyiz:

81- (Melekler), "Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geri kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (helâk) zamanı, sabahtır. Sabah yakın değil mi? dediler.

82- Emrimiz gelince, onların üstünü altına getirdik ve üzerlerine (balçık) çamurundan pişirilip istif edilmiş bir çeşit taş yağdırdık.

83- (O taşlar), Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir.  (11, Hud suresi 81-83.)

(Böylece Lût Kavmi de azgınlıklarının cezasını çekti, hepsi helâk oldu ve memleketleri taş yığını haline geldi. İşte Allah, zalim toplumları böyle cezalandırır.)

LÛT GÖLÜ/ÖLÜ DENİZ

 Bugün Lût Gölü olarak bilinen göl, Hz. Lût’un peygamber olarak gönderildiği Lût Kavmi’nin yaşadığı Sodom ve Gomore şehirlerinin olduğu mekândır. O şehirler bu gölün altında kalmıştır. Yerin en tabanındadır. Bir adı da ölü denizdir. İnsanlar için büyük ve korkunç bir ibrettir. Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerden ve tarih bilgilerinden yola çıkılarak bölgede yer alan volkanik kalıntılar, deprem izleri, çoraklaşmış toprak ve kraterlerin oluşumu gibi birçok detay incelenmiş ve şehirlerin bu gölün altında yer aldığına kanaat getirilmiştir.

Allah'ın, (cc) gazabının neticesinde ülkelerinin üstünü altına çevirerek, üzerlerine pişirilmiş çamurdan taşların yağdırılması, büyük bir ibret sahnesidir.

Her iki kıssada da inananların ayırt edilerek kurtarılması ve inkâr edenlerin hepsinin helak edilmesi dikkatimizi çekmektedir. İnkâr edenler bir peygamberin eşi ya da oğlu bile olsa. Allah hepimize hidayet bahşeylesin... (Âmin)!