"Sizi rahatsız etmeye geldim" diyen Ali Şeriati 19 Haziran 1977'de Hicret ettiği İngiltere’de vefat etti. Kendisini yakından tanıyanlar Şeriati’nin Şah rejiminin istihbarat örgütü SAVAK tarafından şehit edildiği konusunda hemfikirdir.

Vefat ettiğinde henüz 44 yaşındaydı. İran’ın yetiştirdiği bu önemli münevveri en verimli çağında aramızdan çekip alan hakikatleri anladıkça meselenin derinliğini fark edebiliriz. Nitekim kısa denebilecek ömründe 100’ün üzerinde esere imza atmıştır. Bu eserlerin büyük çoğunluğu yaptığı konuşmalardan, verdiği seminerlerden oluşur. Bu eserler 1980’lerden itibaren Türkçeye çevrilerek ülkemizde de ilgiyle takip edilmiştir.

Ali Şeriati, daha çok Hüseyniye-i İrşad Merkezi’nde verdiği seminerler dolayısıyla tanınmıştır. Çocukluk ve gençliğinde aldığı geleneksel Şii eğitiminin yanı sıra üniversite eğitimi için gittiği Paris’teki tecrübeleri Şeriati’nin çok yönlü ve eleştirel bir karaktere bürünmesini sağlamıştır.

Ali Şeriati’nin yetişmesinde muallim olan babasının yanı sıra İkbal, Mevlana, Cemaleddin Efgani ve Seyyid Ahmed-i Kesrevî’nin önemli etkisi vardır. Üniversite eğitimi için gittiği Paris’te ise Frantz Fanon, Sartre, Louis Massignon, Jacques Berque, Derrida gibi dönemin önemli düşünür ve eylem adamlarının tesirinde kalmıştır.

Şeriati’yi okumadan önce onun Şii bir ailede, dışa kapalı, sıkı gelenekle çevrili bir toplum içerisinde yetiştiği gerçeğini unutmamak gerekir. Dolayısıyla Şeriati’nin düşünce ekseninde, yaşadığı Şii İran toplumunun izlerini görmek şaşırtıcı olmasa gerektir. Buna rağmen özellikle Paris dönüşündeki Şeriati portresini herhangi bir kalıba sokmakta zorlanabilirsiniz.

Şeriati hakkında ayrıntılı bir esere imza atan Ali Rahnema, Şeriati’nin eserlerinin insanlığın değişik yüzleriyle, farklı çizgileriyle temas kurabileceğine dikkat çekmektedir. Ona göre Şeriati Doğu ve Batı’yı sentezleyen, hiçbir kalıba sığmayan özgün bir kişiliğe ve düşünce yapısına sahiptir.

Şeriati, İran toplumundan çıkmış Müslüman bir eylemci olmasının yanı sıra Batı’nın kültür ve diline büyük ölçüde aşina bir kişi olmasıyla da toplum ve tarih üzerine kapsamlı düşünceler geliştirmiştir. Onun düşüncelerindeki temel çizginin, kendisinin tevhid olarak formüle ettiği kavram üzerinden bu üç konunun birleştirilerek ele alınması şeklinde ortaya çıktığı görülmektedir. Bununla birlikte tevhid kavramının dini/İslami bir formülasyon olması onun hakkında yanlış değerlendirmelere yol açmamalıdır. O, paradoksal bir şekilde teolojik karakterdeki bir terimi, daha seküler çerçevede temellendirilen bir kavram olarak yeniden inşa etmiş gözükmektedir: Tüm İbrâhîmî dinlerin birliğini tesis etmiş olarak Şeriati, İbrahîm’in putları paramparça etmesini, tüm sosyo-ekonomik haksızlıklar ve ayrım gözetmeleri kökünden yok etme edimi olarak izah etmektedir. Şeriati, tek tanrıcılığın sosyal ifadesinin ‘sınıf farklılıkları’nı kökünden yok etmek yoluyla beşer arasında birliği tesis etmek olduğunu ileri sürmektedir. O, İbrahim’in ‘zalim ve sömürücü sınıf üzerinde temellenen statükoyu destekleyen hilekâr dinî otoriteler’e başkaldırdığını düşünmektedir. Şeriati’ye göre, İbrâhîmî dinleri diğer tüm dinlerden ayıran şey, bunların peygamberlerinin Allah tarafından belirlenmiş olmaları kadar, mütevazı olanlar arasından seçilmesidir. Bunlar yoksulları davalarına katmakta ve zenginler ile zalimlere karşı mücadeleye başlamaktadırlar. Şeriati’nin Massignon’un özgün fikirlerine yaptığı ilave, onun bir fikri birleştirip, yorumlayıp, siyasî eylem için potansiyel bir araç haline getirme şeklindeki tipik metodu olmuştur. (Rahnema: 122)

Şeriati’nin toplum değerlendirmelerinde Marksist kavramların dönüştürülerek İslamileştirildiği gözden kaçmayacaktır. Yaşadığı dönemin baskın düşünce yapısı olması hasebiyle Sosyalizmin tesiri Şeriati’nin düşünce yapısında belirgin olarak görülmektedir. “Habil-Kabil” olayını insanlığın ekonomik ve toplumsal hayatının başlangıcına yerleştirmesi bunun örneklerindendir.

Ali Şeriati’nin eleştirel bakış açısı Batı’yı hedef aldığı kadar durağanlaşan tüm geleneksel yapıları da hedef alır. Buna, içinde yetiştiği Şii kurumları da dâhildir. Bu sebeple Şeriati için birbirine taban tabana zıt şekilde “Sünni temayülleri olan Şii” eleştirisi yapıldığı gibi “Şii düşüncesinde bir sapkın” eleştirileri de yapılmıştır. Bu durum Şeriati hakkındaki önyargılardan ileri gelmektedir. Nitekim özü itibariyle Şeriati, durağanlaşan, çözüm üretemeyen, kısırlaşan İslami anlayışlara da eleştiri getirmektedir.

Şeriati’nin temel konularını oluşturan “Tevhid”, “Adalet”, “Ali Şiası”, “Hicret”, “Medeniyet”, “Cihad”, “Ümmet”, “İmamet”, “Gelenek ve Modernizm” gibi kavramları anlayabilmek için eserlerini karşılaştırmalı olarak okumakta fayda var. Her ne kadar şimdiki İran rejimi onun eleştirdiği bir noktaya evrilse de Şeriati’nin devrimi hazırlayan önemli bir ideolog olduğu gerçeğini de hatırdan çıkarmamalıyız.