Gezi’den beri, 17/25 Aralık’tan beri duyuyoruz “yargılayacağız” tehditlerini.

En son, gazeteci yazar Hilal Kaplan’ın bir TV Kanalında, sorulan bir soruya verdiği cevap üzerine iyiden iyiye alevlendi mahut gözü dönmüşlük…

 *

Sadece genel başkan düzeyinde değil, milletvekilleriyle, fondaşıyla, aydınıyla (!), karanlığıyla, medyacısıyla, trolüyle, iti- kopuğuyla, koro halinde topyekûn aynı şeyi söylüyorlar…

“Yargılanacaksınız!”  

Nasıl bir kin ve nefret biriktirmişlerse artık…

Meclis kürsüsünde, gazetedeki köşelerinde, sosyal medya hesaplarında, televizyon programlarında ve bulabildikleri her platformda, gözleri dönmüş haydutlar gibi biteviye saldırıyorlar bu tehdit ünlemiyle…

 *

Kimi, niçin ve hangi suç nedeniyle yargılayacaklarmış peki?

Tabii ki, ortada suç olması gerekmez.

Mandacı ve işbirlikçi talan düzenine çomak sokmuş olmanız yeter nedendir.  

İşte, bu sebeple Kılıçdaroğlu, şöyle özetlemiş yargılanacakların kapsamını…

“Senin rejimini besleyen suç unsurlarının vay haline…”

Suç: Bu aziz millete, eskiden olduğu gibi başı dik ve onurlu bir duruşu yaşatmak…

Suç unsurları: Tam bağımsız Türkiye ülküsünü savunanlar…

“Senin” dediği, bu ülkenin Cumhurbaşkanı…

“Suç unsurları” dediği ise hepimiz, yani Sayın Cumhurbaşkanını destekleyen herkes…

 *

Bütün bu gelişmeler sürecinde çok önemli bir noktanın göz ardı edildiği kanaatindeyim.

Konu, daha çok, “yargılarsınız-yargılayamazsınız” ekseninde tartışıldı nedense.

Oysa ortada, meselenin vahametini gözler önüne seren cevaplanmamış bir soru duruyor.

“Siz yargı mısınız?”

 *

Bir önceki yazımda mezkûr sorunun İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından sorulduğunu belirtip eklemiştim.

“Sahi, Bay Kılıçdaroğlu, sen yargı mısın?”

 *

Kılıçdaroğlu’nun ve histerik bir nöbete tutulmuş gibi mahut hezeyanı tekrar eden gürûhun bu pervasızlığının zihni arka planında şu var aslında…

Hukuku, hukuk devletini, yasaları ve insaniyeti asla umursamadıkları gibi kendilerini memleketin sahibi saydıkları için, sevmedikleri, beğenmedikleri her ne varsa, onları, hiçbir gerekçeye dayanmadan yok etmeyi doğal bir hak addediyorlar.

Yoksa hukuka, hukuk devletine, insana, insan haklarına azıcık saygısı olan birisi böyle bir cümleyi asla kurmaz/kuramaz!

 *

“Yargılanacaksınız!” tehdidi yapan kafa, apaçık bir şekilde kendini yargı yerine koymaktadır.

Nitekim bahsini ettiğimiz faşist kafa, geçmişte; “bebek-köpek” davası gibi aşağılık suçlamalar sonrasında 1 başbakan ve 2 bakan astı.

“Bin yıl süreceğini” iddia ettikleri bir zulüm mekanizması marifetiyle terör estirdi…

 *

Bugünkü tehditlerini, bu hukuk tanımaz kişilikleri nedeniyle bir kez daha dolaşıma sokmakta hiçbir beis görmüyor bilakis, bunu kendileri için müktesep bir hak sayıyorlar.

İşte, bu tartışmalarda asıl sorgulanması gereken husus budur!

 *

Gelelim “yargılarlar mı?” sorusuna…

Muhataplarımızın gözlerinin nasıl döndüğünü, nasıl hukuk tanımaz haydutlar olduklarını gayet iyi biliyoruz.

Bunlardan, rahatlıkla her türlü hunharlık sadır olur.

Öyle ki, kundaktaki bebeğe kadar zulmetmekten asla çekinmezler, bilmez miyiz?

Bütün bunları yapmaları için ortada bir suçun olması gerekmez.

Değil mi ki, onların kurulu düzenini altüst ettiniz, her türlü cezaya müstahaksınız!

Değil mi ki, efendileri olan Amerika ve batının tekerine çomak soktunuz, idamlıksınız!

Zaten ne diyor hazret:

“Senin rejimini besleyen suç unsurlarının vay haline…”

 *

Yalnız şu var.

Kendilerini yargı yerine koyan hukuk tanımaz haydutların; “yargılayacağız!” tehditleri, vız gelir tırıs gider.

Hitler/Stalin özentilerine pabuç bırakacak değiliz elbet.

Sizden korkan sizin gibi olsun!