Allah’ın son ve mükemmel Kelâmı Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek ve öğretmek, şüphesiz ki en hayırlı ibadet ve hizmetlerin başlarında gelir. O’nunla yaşayıp hemhâl olmak ise, kişinin Rabbiyle daima beraber olmasını sağlar. Rabbi ile mükâleme etmiş, O’nu zikretmiş ve O’na ibadet etmiş bu kul, O’nun katında en hayırlılardan olur.

Hele bir de Kur’an’ın Hafızı olursa bu insan, acaba elde edeceği mükâfatı düşünebiliyor musunuz? Bakınız şu müjdeye:

“Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif-lâm-mîm, bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 16).

İşte mükâfat! Her harf için 10 sevap ne demek? Her sayfadaki harf sayısı ve özellikle hafızlığa çalışan talebelerin tekrarı ile hocalarının onları dinlemesi acaba hesaba gelebilir mi? Bundan daha büyük kazanç düşünebiliyor musunuz?

Bunun için bizler hafızları, hocalarını ve onları hafız yapmak için gayret eden anne-baba ve hizmetlerine koşanları, Allah için çok seviyoruz. Öyleyse her bir hanede en az bir hafız olmalı. Kur’an’dan aldığı güzel ahlâkı ve nûru etrafına saçmalı. Ailesine, yakınlarına şefaatçi olup milletimize örnek olmalı. Bundan daha büyük bir mutluluk var mı acaba? O halde haydi gelin, hafız olun! Hangi yaşta olursanız olun!

KUR’AN’A DAİR AYETLER

“O kitap (Kur’ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.”  (Bakara 2)

– “Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.”  (Nisâ 174)

– “Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.”  (Mâide 15, 16)

– “Bu (Kur’ân), Ümmü’l-Kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Ahirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.”  (En’âm 92)

– “İşte bu (Kur’ân), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin.”  (En’âm 155)

HADİS-İ ŞERİFLER

– Hz. Osman ibni Affan (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhari, Fezailül Kur’an 21)

– Hz. Aişe (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse Allah’ın peygamberlerine gönderilen elçi olan itaatkar meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.” (Buhari, Tevhid 52, Müslim, Müsafirin 243)

– Hz. Ebu Musa el-Eş’ari (r.a)’dan rivayet edildiğine göre rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kur’an okuyan mü’min turunçgiller gibidir. Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’an okumayan mü’min hurma gibidir. Kokusu yoktur, tadı güzeldir. Kur’an okuyan münafık reyhan (fesleğen) gibidir. Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’an okumayan münafık Ebu Cehil karpuzu gibidir, kokusu yoktur ve tadı da acıdır.” (Buhari, Et’ıme 30, Müslim, Müsafirin 243)

HAFIZ VE HAFIZLIK

Hafızlık, Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ezberlemek anlamına gelir. Bu ezberi yapanlara da Hafız denir.

Kur’an’ın ilahi koruma altında olduğunun ayetle sabit olması (Hicr 15/ 9) yanında, kulların da bu konuda gerekli tedbirleri alma gayesi ile onun hıfzı ile uğraşmaları, Kur’an’ın günümüze kadar muhafazasında ana etkenlerden birisinin hafızlık olduğunu göstermektedir. Her devirde Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen hafızlar var olmuş, yazılı metinlerdeki Kur’an ile hafızların ezberlerindeki Kur’an mükemmel bir uyum halinde, Kur’an metninin sahihliğinin dayandığı temelleri oluşturmuştur. (Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi)

Kur’an ayetleri nazil oldukça, Hz. Peygamber (s.a.s.) onları mucizevî olarak ezberlemiş ve sahabeye de tebliğ etmiştir. Sonrasında ilgili ayetleri vahiy kâtiplerine (Hz. Peygamber’in (s.a.s.) 40’tan fazla vahiy kâtibi vardı) titizlikle yazdırmış, yazılan ayetlerin yüksek sesle okunmasını kâtiplere emretmiş ve eksik, fazla ya da yanlış yazımlara müdahalede bulunmuştur. (Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail el-Buharî, el- Cami’u’s-Sahih). Sahabe de kendilerine tebliğ edilen ayetleri yazarak ve ezberleyerek, hem satırlara hem sadırlarına nakşetmişlerdir. Böylece Kur’an en ufak bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.

ARZA

Kur’an-ı Kerim’in muhafazası ile alakalı değinilmesi gereken bir diğer husus da Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Cebrail (a.s.) arasında her Ramazan ayında gerçekleşen “arza” olayıdır. O zamana kadar nazil olan Kur’an ayetleri, her yıl Ramazan ayında Hz. Peygamber tarafından Cebrail’e (a.s.) okunup arz edilmekte, Cebrail (a.s.) da dinleyip doğrulamakta idi.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vefat edeceği sene iki defa tekrar edilerek yapılan (Buhârî, Fedâil 7)“arza-i ahire”, vahyin geldiği ilk yıllarda, Mekke’de inen ayetlerin, yazı ile tespit edilemediği ve bazı bölümlerin eksik olabileceği yönündeki iddiaları boşa çıkaran bir uygulamadır!

Ramazan aylarında Müslümanların yüzyıllardır devam ettirdikleri mukabele geleneği de, dinleme anlamında olan sema ve okuma ile doğrulama anlamındaki arza olayının hatırasının yaşatılmasıdır. Aynı zamanda sema ve arza tekniği, Kur’an ve kıraat öğretiminde bir usul olarak yerleşmiş, özellikle hicri ilk asırlarda yaygın olarak kullanılmıştır.

KUR’AN’LA AMEL ETMEK

 Hz. Ömer İbni Hattab (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah şu Kur’an’la amel edip hayatlarını onunla yürüten toplumları yükseltir. Onun izinden gitmeyip arkalarına atanları da alçaltır.” (Müslim, Müsafirin 269)

Hz. İbni Ömer (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sadece şu iki kimseye imrenilebilir, onlar gibi olmak istenebilir. Veya bu iki kimseye hased edilir ve bunlardaki bu nimetin yok olması istenir. Biri Allah’ın kendisine Kur’an bilgisi verdiği, onunla gece gündüz meşgul olup gereğiyle amel eden kimsedir. Diğeri de Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda harcayan kimsedir.” (Buhari, İlim 15, Müslim, Müsafirin 266)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdular:

“Kim Kur’ân’ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allah bu sayede o kimseyi cennetine koyar. Ailesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir.”  (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13/2905; Ahmed, I, 148.)

EZBERİN KIYMETİ VE MÜKÂFATI

Peygamber Efendimiz, Tebük Seferi’ne çıkarken Neccâroğulları’nın bayrağını Umâre bin Hazm’a vermişti. Daha sonra Zeyd bin Sabit’i görünce, bayrağı Umâre’den alıp ona verdi. Umâre (r.a):

“–Yâ Rasûlallah! Bana kızdınız mı?” diye sorunca Peygamber aleyhisselâm:

“–Hayır! Vallâhi kızmadım! Fakat siz de Kur’ân’ı tercih ediniz! Zeyd, Kur’ân’ı senden daha çok ezberlemiştir! Burnu kesik zenci köle bile olsa, Kur’ân’ı daha çok ezberlemiş olan kimse başkalarına tercih edilir!” buyurdu.

Evs ve Hazrec kabîlelerine de, bayraklarını Kur’ân’ı daha çok ezberlemiş olan kimselere taşıtmalarını emretti. Bunun üzerine Avfoğulları’nın bayrağını Ebû Zeyd, Benî Selime’nin bayrağını da Muâz (r.a) taşıdı. (Vâkıdî, III, 1003.)

Ebu Hureyre’den gelen rivayete göre şöyle dedi: Rasulullah ‎sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ‘Kıyamet günü hafızın kabri yarıldığı zaman Kur’an gelir ve hafızın yanına gelir ona beni tanıyor musun?" der. Kur'an: "Gecelerini seni uykusuz bırakan, seni susatan bendim. Şüphesiz her tacirin ticaretinde umduğu şeyler vardır. İşte bugün ben de o ticaretin karşılığıyım " der. Sağından ona mülk, solundan ona ebedilik verilir ve başına da olgunluk tacı konulur. Anne ve babasına güzel elbiseler giydirilir. Dünya ve içindekiler bu elbiselerin değerine ulaşamaz. Anne ve baba "Ne ile giydirildik bunları" diye sorarlar. Onlara: "Çocuğunuza Kur’an’ı öğrettiğinizden dolayı giydirildiniz," denilir.’ (Taberani el-evsat 6/51).