Muhalefetin hamasi nutuklarla çizmeye çalıştığı dramatik tablolara rağmen memleketimizde abartıldığı gibi bir krizin yaşanmadığı idrak ettiğimiz Kurban Bayramı’nda da görülmektedir.

Muhalefet ve onun mihverindeki basın ve sosyal medyanın ‘millet aç’ edebiyatına rağmen;

Bayram tatilini fırsat bilenler plajlara akın ediyor”

Az önce bir televizyon kanalının haberine giriş cümlesiydi bu.

Demirel’in meşhur, “Boş tencerenin deviremeyeceği iktidar olamaz” sözünü manifesto yapanlara, ‘boş tencere’ edebiyatının bekledikleri oy dönüşümünü gerçekleştirmeyeceğini artık birilerinin hatırlatması gerekiyor.

Bir de şunu;

2001 ekonomik krizinde Ecevit'in önüne yazar kasa fırlatıldığı günlerde Dolar 600 liradan 1.100 liraya yükselmişti.

Durum öyle bir seviyeye gelmişti ki, memurlar bile evlerini kapatarak anne babasıyla birlikte yaşamaya başlamışlardı.

Bu aybaşında asgari ücrete yüzde 30 zam yapılarak 5.500 TL’ye çıkartıldı.

DİSK'in 2022 verilerine göre Türkiye'de 10 milyon asgari ücretli var.

Bir asgari ücretlinin 4 kişilik aileyi geçindirdiği kabul edilerek yapılıyor ekonomik hesaplar.

Ama ekonomistler veyahut televizyon ekranlarında boy gösteren muhalifler, bir asgari ücretlinin bugün 4 kişilik bir aileyi geçindirmesinin mümkün olmamasına rağmen, nasıl oluyor da Türkiye’nin yazar kasa fırlatıldığı günlere geri dönmediğini açıklayamıyor.

O halde ben açıklayayım;

Hiçbir televizyon açık oturumunda gündeme getirilmeyen sebepleri var bunun;

4 kişilik bir haneye sadece bir asgari ücret girmiyor.

Kayıt dışı çalışan hanımlar; ev temizliği, çocuk ve yaşlı bakımı yapıyorlar.

Gurbetçi gelirlerinin yanında, çoğu Arap ülkelerine turist olarak giden Türkler buralarda çalışıp evlerine para yolluyorlar.

Günlük yevmiyeli işlerden kazanılanla da hane halkı gelirine yansıtılmıyor; Fındık, çay, pamuk, pancar gibi mevsimlik işçi gelirleri mesela…

Çin ile mukayese edilemez ama bilhassa sanayi merkezlerinde evlere dağıtılan küçük küçük kayıt dışı montaj işleri var.

Bunları toplayıp hane halkı gelirine ilave ettiğimizde Türkiye’nin gerçek ekonomik dinamiğini ortaya çıkarmış oluyoruz.

Buna bir de uçaklarda taşınan turşu bidonlarıyla karikatürize edilen anne babaların torun görmeye elleri boş gitmeme geleneğini de ekleyiverin lütfen.

Sizi rakamlarla boğmak istemem;

2021 yılı Gelir ve Hayat Şartları Araştırması sonuçlarına göre,

Türkiye'de en yüksek gelire sahip yüzde 25'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, geçen yıl bir önceki yıla göre 0,8 puan azalarak yüzde 46,7'ye azalmış.

Bunu yanında en düşük gelire sahip yüzde 25'lik grubun aldığı payda ise 0,2 puan artış gözlenmiş.

İlaveten tarım gelirleri yüzde 2,5 oranında artmış.

En yüksek yıllık ortalama esas iş geliri 68 bin 229 TL ile yükseköğretim mezunlarının yani nitelikli meslek sahiplerinin gelirlerinde artış söz konusu.

Son olarak Türkiye’de Sürekli yoksulluk oranı 2021’de yüzde 13,8 olarak hesaplanmış.

Sürekli yoksullar, haneye giren 65 yaş aylıklarına, engelli ve yatalak hastaların evde bakım gelirlerine ilaveten sosyal yardım vakıfları, belediyeler, Müslümanların zekât ve infaklarını ihtiyaç sahiplerine ulaştıran vakıf ve STK’ların nakit, gıda ve giyim yardımlarıyla hem ekonomik ve hem de sosyal anlamda belirli bir seviyenin üstünde tutuluyor.

Neticeyi kelam;

Türkiye’de ekonomik durum muhalefet ve onun mihverindeki basın ve sosyal medyanın sergilediği gibi değildir.