Aradan altı yıl geçmesine rağmen o gecenin yaşattıkları içimizde dipdiri duruyor. Kolay değil böylesi bir ihaneti sindirmek. Düşünün ki bu ülkenin meclisi İstiklal Harbinde dahi bombalanamadı. Kadim düşmanlarımız buna hiç cesaret edemedi. Mondros sonrası İstanbul’u işgal eden itilaf devletleri dahi namlularını çevirdikleri devlet binalarını bombalayamadı. Çünkü böylesi bir hareketin dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan İstanbul’da infial oluşturacağını biliyorlardı.

Kadim düşmanlarımızın yapamadığını taşeron bir terör örgütünün devletin içine sızmış militanları yaptı. FETÖ bu anlamda Türk tarihinde bir kırılmaya sebep olmuştur. Nitekim boyunlarında terör elebaşının isminin ve sözde cennetten kendisine ayrılan köşenin tapularıyla havada uçan hain pilotlar bu topraklardan devşirilmişti. Her biri çocuk yaşta örgütün eline düşen bu çocuklar zamanla birer mankurta dönüştürüldü. Beyinleri öylesine etkili şekilde yıkandı ki kendi ana-babalarını, kendi topraklarını tanıyamaz hale geldiler. Gölbaşı Özel Harekat Polisi merkezine yarım tonluk bombaları atanlar işte bu mankurtlardı. Hiç düşünmediler, kendilerine ne emredildiyse yaptılar.

Bu manzara milletimizde derin bir travmaya yol açmıştır. Halen de bu travmayı atlatmaya çalışıyoruz. Çünkü bizim milletimiz savaşır, can verir, sıkıntı çeker, açlığa ve acıya dayanır lakin kalleşliğe, kahpeliğe hele ki kendi elleriyle beslediği bir karganın gözünü oymaya çalışmasına tahammül edemez. O gece milletimizin bir sel misali alanlara inmesinin sebebi gördükleri bu kahpelik karşısındaki derin tiksintidir.

Bu milletin öz evlatları herkesi kendi gibi bilir. İlk kez tanıştığı insanlarda art niyet aramaz, işin ardını arkasını araştırma derdine düşmez. Hele ki Allah’ın adını anan herkese karşı büyük saygı besler, ataların geleneğine uyarak bunları baş tacı eder. Ekmeğinden verir, yedirir, içirir, ağırlar. Tüm bunları gönlünün zenginliğiyle sırf Allah rızası için yapar. Bizim milletimiz kahpelik bilmez, cephedeki düşmanlarına bile merhamet gösterir. Tarihimiz bunun güzide örnekleriyle doludur.

Batılı devletler ve özellikle ABD yıllarca ülkemizdeki iktidarı değiştirmek için farklı girişimlerde bulundu. Ekonomik, siyasi, kültürel operasyonlar, Gezi benzeri ayaklanmalar çıkartarak bunu gerçekleştirmeye çalışsa da buna muvaffak olamadı. Nihayetinde kendi projesi olan FETÖ’yü devreye sokarak askeri darbe girişiminde bulundu. ABD merkezli bir tink-tank kuruluşu bu FETÖ yapılanmasını Osmanlı’nın uyguladığı Yeniçeri ocağının bir benzeri olarak yorumlamış. Osmanlı nasıl ki Balkanlardan devşirdiği Hıristiyan çocuklarını yetiştirip cepheye sürdüyse ABD de Anadolu çocuklarını devşirip bize karşı kullanmış. Batılıların hafızasındaki bu derin nefreti iyi okumalıyız. CIA destekli bu projenin din ve cemaat kisvesi altında ülkemizde palazlanması hepimizin algılarını alt üst etti. Kavramlarla birlikte ön yargısızlık ve güven duygusu aşındı. İnsanlarımız derin bir travmaya kapıldı. Uzun vadede bunun sosyal, kültürel, siyasi pek çok yansımaları olacaktır.

O gece hakiki her Müslüman vatan evladının yaşadığı duygu derin bir hayal kırıklığı, nefret ve intikamdı. FETÖ gibi bu topraklardan beslenmiş bir yapılanmanın böylesi bir girişime cüret etmesi geleneksel kodlarımızın ortaya çıkmasına sebep oldu. Havada gezinen uçak ve helikopterlere levye fırlatmak, pompalıyla ateş açmak, göğsünü açıp meydan okumak işte bu duyguların yansımalarıydı. Biz buna Çanakkale Ruhu diyoruz. Yani ölmekten değil ülkenin işgalinden, vatanın ve namusun elden gideceğinden endişe etmek ve bu sebeple korkusuzca kurşunların üzerine yürüyebilmek. 

15 Temmuz sadece bir darbe girişimi olarak görülmemelidir. 15 Temmuz aslı itibariyle bir işgal girişimiydi. ABD ve NATO odaklı bu işgal girişimi uzun planlamaların sonucu uygulamaya sokuldu. Fakat işgalciler bir şeyi unutmuştu; millet artık o eski millet değildi. Yıllarca özüne yabancılaştırılan, dinden uzaklaştırılan, Batılılaştırılmaya çalışılan nesillerin yerini öz değerleriyle barışık yeni bir nesil almıştı. Bu nesil baş eğmeyen, zorlamalara karşı tepkisini gösteren, değerlerine dönük saldırılara sessiz kalmayan, ipi dışarda olanların kahpeliklerine geçit vermeyen ve işgalcilerin tüm öngörülerini alt üst eden yeni bir nesildi. Şehitlerimizin ekserisinin 20-35 yaş arası gençlerden oluşması bunun göstergelerindendir.

15 Temmuz bir milattır. Artık bu millete yönelik her türlü darbe girişiminin akamete uğrayacağının ilanıdır. Bu sebeple de son darbe girişiminden sonra farklı yöntemler denemeye giriştiler. ABD merkezli bu planlar bitmedi ve bitmeyecek. Bizler 15 Temmuz ruhunu yaşattıkça hangi planı yaparlarsa yapsınlar başarısız olacaklardır. Yeter ki biz kendi içimizde tefrikaya düşmeyelim, birliğimizi-dirliğimizi muhafaza edelim. Bunun yolu da her daim millete kulak vermekten, milletin derdiyle hemhal olmaktan ve iktidar şehvetine kapılmamaktan geçiyor.

Şehitlerimizin ruhu şad, mekânları cennet olsun. Rabbim bir daha böylesi geceler yaşatmasın.