Türk dış politikasının son yıllardaki aktif manevralarına baktığımızda son on yılın büyük tecrübesinin etkilerini görebiliyoruz. Türkiye 2002’de başladığı ve siyasal, sosyal ve ekonomik yeni modeli ilerleyen yıllarda büyük bir başarıyla uyguladı. Türk ekonomisinin hızla toparlanması ve sonunda da IMF’ye olan borcun ödenmesi ile sembolize edilen başarı, sonraki yıllarda bir dizi operasyonla engellenmeye çalışıldı. Erdoğan’ın iktidara geldiği ve hatta henüz siyaseten yasaklı olduğu dönemde AK Partinin Avrupa Birliği hedefini gerçekleştirmek için attığı adımlar, Türkiye’nin nereye ve hangi şekilde gideceğini gösteriyordu.

Türkiye bir yandan Avrupa Birliği üyesi olmak için çaba sarf ederken diğer yandan komşularıyla sıfır sorun politikası uyguluyordu. Bu dönem atılan adımları baktığımızda bir yandan iç politik dengeler diğer yandan dış politikadaki cesur adımlar Türkiye’yi bütün dünyada yükselen yıldız haline getirmişti. Öyle ki Türkiye, Karabağ Ermeni işgali altında iken bile Erivan yönetimine barış masasını ve diyaloğu telkin ediyordu. Hatta bu durum sadece bir telkinle kalmadı aynı zamanda Ermenistan ile masaya oturularak Ankara’nın yeni bir dönemi arzuladığının işaretleri verildi. Ne var ki Ermenistan Anayasa Mahkemesi, atılan bu adımları boşa çıkaracak kararlar aldı. Yeni Türkiye işte bu cesarette ve bütün bölgenin kalkınmasını arzulayan anlayışla çalışmalarını devam ettirdi. Yurtta barış dünyada barış felsefesi yurtta kalkınma dünyada kalkınma felsefesi ile uyum içerisinde sürdürüldü.

Elbette araya beklenmedik ve bugün baktığımızda acı tecrübeler yaşatan bir dönem girdi. Adına Arap Baharı dediğimiz bu dönem evdeki hesabı çarşıya uydurmayan yepyeni bir sürecin adıydı. Bu süreç bütün ülkeler için oldukça yorucu ve yıpratıcı idi. Ülkeler arası güvensizlik ve hatta düşmanlık bütün coğrafyanın neredeyse on yılına mal oldu.

Son 10 yıl içinde bölgemizdeki neredeyse bütün ülkeler birbirleri arasında sorunlar yaşadı ancak ne var ki şimdi ilişkilerin onarıldığı bir döneme giriyoruz. Bölgemizdeki onarım süreci pandemi ve Ukrayna Rusya savaşından sonra daha da hız kazanacaktır.

Bugün işte bütün bu yaşananlardan sonra elde edilen kolektif tecrübeyle yeni alanlara adım atıyoruz. Türkiye dahil bütün ülkeler bu on yıllık yorucu sürecin ardından şimdi yeniden yüz yüze bakmaya başladı. Bu hayırlı bir gelişmedir. Gerek ülkemiz için gerekse bölgemiz için ve özünde bütün insanlık için hayırlı bir noktadır. Zira barışta selamet vardır, kalkınmışlık vardır ve huzur vardır. Yeni dönemin kodlarını geçmişte yaşadığımız sorunlu alanlara bakarak çok daha iyi değerlendirebiliriz. Bu sorunlu alanlar bir kere daha yaşanmadan gelecek nesillere barış içerisinde bir bölge ve dünya bırakmamız gerekir.

Bunu yapacak olanlar da bugünün siyasi aktörler olacaktır.

Bu arada bir veda cümlesiyle yazımızı bitirelim. Geçtiğimiz yıl kasım ayında başladığımız yazılarımıza şimdilik veda ediyoruz. Diriliş Postası ailesine katılma ve yazılarımla sizlerle olma fırsatı verdiği için Genel Yayın Yönetmenimiz kardeşim Recep Yeter’e çok teşekkür ediyorum.