Değişim ve dönüşüm zordur; emek ve gayret ister.

İnsanın kendisini değiştirmesi daha zordur.

Kendini değiştirmek, iyi yönde dönüştürmek için çok zorlanan insan bundan olsa gerek ki, kendi değişiminden daha çok ötekini, dışarıdakini, bir başkasını değiştirmeye meyyaldir.

İnsan kendindeki, nefsindeki değişimleri yapabilmesi için güçlü bir iradeye sahip olmalıdır.

Bu güçlü irade ortaya konmadan, insanın değişime yelken açması güçtür.

Güçlü bir iradeye sahip olmayanların, kendilerindeki değişimden daha çok dışardaki değişim ve dönüşümlerle ilgilendiğine tanık oluruz.

Güçlü bir iradeye sahip olanların ise, kendindeki değişim ve dönüşümleri birinci gündem maddesi yaptıklarını görürüz.

Değişim ancak içeriden dışarıya, merkezden çevreye, kendinden ötekine doğru olduğu vakit sağlıklı bir süreç izler; aynen, suya bırakılan taşın, merkezden çevreye doğru büyüyen ve genişleyen bir dalga oluşturması gibi.

İnsanın iyi ve doğru, hak ve adalet doğrultusunda yürüyüşü, kemale, kâmil olmaya doğru bir yürüyüştür.

İnsanı değerli kılan da bu yolda yürüyüşünü sürdürmesidir.

Bu yürüyüş insanı daha olgun kılar.

Hayatın merkezinde yer alan insan, değişim ve dönüşümünü, kemale doğru yürüyüşünü sürdürdüğü oranda hayata olumlu katkı sağlamaya devam eder.

Hayatı kolaylaştıran, hayata anlam katan insan modeli böyle bir modeldir; aksi durumda, hayatın yükünü alan değil, hayata yük olan insan tipi ortaya çıkar.

İnsan, çoğu defa dışındaki değişimlere odaklanır; o değişimin tatmini ile kendine dönük değişimleri unutmaya meyyaldir.

Kendimizde, içimizde, duruşumuz ve davranışlarımızdaki değişimlere dair pasif ve yenik tutumumuz, değişimimiz ve dönüşümümüz önündeki en büyük engeldir.

Yani kendimiz, kendimizin önündeki en büyük engelizdir.

Bu engeli kaldırmak, güçlü bir irade ortaya koymak ve kemale doğru yürüyüş noktasında ısrarcı davranmaktır aslolan.

İnsana değer katan asıl şey, insanın kendi eliyle, kendi erdemini, kendi kimliği ve kişiliğini olgunlaştırmasında yatmaktadır.

Yani değişim bizde, değişim içimizde.

Sadece zor olana, zahmete talip olabilmeliyiz.

Dışımızdaki büyük değişimlerle ilgili büyük çaba ortaya korken, kendimize dair değişimlere duyarsız kalmamız, bizi olgunlaştırmayacaktır.

Her birimiz dışımızdaki değişimin tatmini ile değil, iyi ve doğrunun kendi bünyemizde ne kadar hâkim olduğu ile ilgilenmeliyiz.

Asıl değişim budur.

Dünyada yanlış giden şeylerden çoğu defa şikayetçiyiz.

Şikâyet etmek kolay, ufak da olsa güzel bir eylem içerisinde bulunmak zordur.

Unutmamalıyız; insan değişti mi, dünya kendiliğinden değişir.