Son dönemlerde “muhalefet yapmak” adına izlenen yol çöküşü mü, uyanışı mı temsil ediyor?

Şöyle de sorabiliriz soruyu: Bütün değerlerin, devlet kurumlarının ve itibarlarının saldırı altına alındığı bir yöntem, tam da etrafınızda ve dünyada çok ciddi türbülansların olduğu bir zaman diliminde nasıl bir uyanış vadedebilir?

Değişimin ölçek ve hızını tam olarak tespit edemeden onu yönetmeye kalkışmak, değişimin sürüklediklerinin altında kalmakla sonuçlanacak bir çabadan başka bir sonuç üretemez…

Zira Fransız tarihçi-düşünür François Furet; “Toplumsal olaylar tıpkı sel gibidir, altında ne taşıdığı ancak sel dinginleştiğinde anlaşılabilir” der…

Bugün başta Avrupa olmak üzere -giydiği Frigya bonesiyle- yeni bir özgürlük hareketi başlatmak için “Şirin Baba”sını arıyor…

Dünyanın pek çok yerinde ortak bir sembol olan Boneyi, pek çok Güney Amerika ülkesinin bayrak ya da flamalarında, ABD’nin Senato Forsunda bile özgürlük sembolü olarak görebilirsiniz...

Pandemi ve Ukrayna-Rusya savaşı bu arayışın bütün kodlarını değiştirmiş gibi görünüyor…

Amerika’da dâhil olmak üzere bütün Batı’nın ciddi bir lider sorunu yaşadığı da bu duruma eklendiğinde arayışların beklenen o Frigya Boneli özgürlük kahramanının nereden çıkıp geleceği ise şimdilik meçhul…

Bütün bu tablo içerisinde, belirli ekonomik sıkıntılara rağmen Türkiye’de var olan siyasi istikrara “cadı gömleği” giydirme çabası anlaşılır gibi değil…

Hayatın olağan seyrine aykırı bütün vaatleri sahaya süren muhalefet, hayal ettiği bir iktidar da kendisini de yutacak bir heyula büyüttüğünün farkında bile değil…

Muhalefetin dilinin yöneten ve yönlendiren dil maalesef trollerin dili olmuş vaziyette; bilimi ve aklı devre dışı bırakmış haliyle… 

Bütün havalimanlarının başarısını hatta rekorlar kıran İstanbul Havalimanını bile Zafer Havalimanına hapsetmek, yirmi yılda yapılan sayısız hizmeti yok saymak inandırıcılık açısından ciddi sorunlar üretiyor; sözlerin sahipleri açısından…

Bütün makro verilerin düzgün işlediği gerçeğini hiç diline almayan bir akıl, iyi niyeti olabilir mi?  

Aklı, insafı, vicdanı devre dışı bırakarak, hakareti, yalanı, iftirayı önceleyen bir dilin davet edeceği tek şey olsa olsa bir çıldırmışlık hali olabilir…

İktidar yapsa “neden yaptın” yapmasa “neden yapmadın” diyen bir dilin yaşadığı savrukluğu algılayamayacak bir zihin ancak sosyal medyanın troll zihni olabilir…

Gerçek akıllar, davet edildikleri bu çıldırmaya asla iştirak etmeyecek hatta bu dile karşı akıl üstünlüğünü daha da iştiyakla savunacaktır…

Zira en büyük özgürlük zihinsel özgürlüktür…