Ne de çok unutuyoruz ölümlü olduğumuzu.

Ne de az akla getiriyoruz bu dünyada bir sonumuzun olduğunu.

Her doğan bir gün ölür.

İnsan ölümlüdür.

Ayette buyrulduğu gibi; ‘Her nefis ölümü tadacak.’

Ölüm hayatın en değişmez, en sahici gerçeği iken; ne de en çok ihmal edilebilir, unutulabilir, hayatın görmemezlikten gelinebilir hadisesi olarak görüyoruz onu.

Ta ki ölüm yanımıza, yakınımıza sokulana dek...

Ölüm ayaklarımızı yere bastırmalı oysa.

Ölüm bizi kendimize getirmeli.

Ölüm bize geçici olduğumuzu hatırlatmalı.

Ölüm bize emanet edilen her ne varsa hepsinin nihai sahibi olmadığımızı, geçici bir geçimlikle meşgul olduğumuzu söylemeli.

Dünyanın farklı farklı oyalamaları içerisinde/peşinde vaktimizi geçirip duruyoruz, bir sonumuz yokmuşçasına.

Ta ki ölüm kendisini hatırlatana dek.

Makam, mevki sahibi olmayı, iyi bir meslek edinmeyi, birçok şeye sahip olmayı isteyebiliriz.

Ölüm ve ötesini unutmuşsak, ölüm ötesi hayatla uyumlu bir yaşama sahip değilsek, inşa ettiğimiz ve bir ömür boyu peşinden koştuğumuz tüm dünyevi edinimler yıkılıp gidecektir.

İnsan unutabilen bir varlıktır.

Unutmak kimi zaman nimet, kimi zaman külfettir.

Nimettir; çünkü bir yakınını kaybeden kimse unutmasa nasıl katlanabilir o acıya.

Külfettir; zira ölümü unutup azgınlaşan kimse, ihaneti unutup aldatılan kişi unutursa bunları işte o zaman aldanır.

İnsan ölümlüdür; fakat çoğu defa ölümsüz gibi yaşar.

Ölümlü olduğunu unutur, aklına getirmek istemez.

Ne diyordu, insanların en güzeli, güzel ahlakın temsilcisi, kendimizi kendisine benzetmeye çalıştığımız, insanlığın yüz akı, peygamber Efendimiz a.s.; ‘Ağızların tadını bozan ölümü çok hatırlayın.’

İnsan unutabilir; fakat hatırlamalıdır.

Hatırlamalıdır ki, kendine gelsin, kendine çeki düzen versin, kendinde olsun.

Ölüm insanı sarsması, kendisine getirmesi gerekirken, duyarsızlaşmışsa insan, kaybedeceği bir şey kalmamış demektir.

Ölüm karşısında ciddiyetini yitiren her şeyini yitirmiş demektir.

Ölüm karşısında lakayt kalan neyi ciddiye alabilir ki?!

Böyleleri hayatı da ciddiye almazlar.

O halde ne yapmalı?

Ölümlü olduğumuzu bir defa daha, sıkça hatırlamalıyız.

Dünyada ölmeyecekmiş gibi yaşam sürmenin kafayı kuma sokmaktan farksız olduğunu bilmeliyiz.

Ölüm gelmeden önce kendimizi hesaba çekmeli, kendimizi düzeltmeliyiz.

Ölüme ve ölüye dair saygımızı yitirmemeliyiz.

Yoksa mı?

Ne istiyorsan yap, ölüm seni bulana dek.

Not: Yedi Güzel Adam’ın yaşayan son temsilcisi Rasim Özdenören Ağabey’i de kaybettik. Rahmet diliyorum.