Dünyada bir spor faaliyeti olan futbol, ülkemiz gibi bazı ülkelerde sportif faaliyetten çok toplumu uyuşturmak amacını yerine getiriyor.

Futboldan oluşan maddi ve manevi ranttan başta siyasiler, bürokratlar, yöneticiler, menajerler, teknik adamlar, futbolcular, hakemler olmak üzere hemen herkes nemalanıyor.

Ne yazık ki futboldan herkes nemalanırken sadece Türk futbolu gelişemiyor hatta sürekli geri gidiyor.

Siyasiler, takımların taraftar sayısından ve gücünden çekinip çoğu zaman kuralları dahi uygulatmıyorlar.

Menajerler ellerinde ne kadar sakat, yaşlı, futbolcu olup olmadığı tartışma konusu olan kişileri bile pazarlayıp ceplerini doldurdular.

Görsel ve yazılı medya sayesinde 7/24 malum kulüpleri dinleyip ya da okuyup duruyoruz.

Oluşan futbol ekonomiden hakemlerimizde nemalanırken, oluşan gürültü sayesinde onlarda ayaklarının üzerinde duramadılar.

Tüm bu desteklere ve oluşturulan onca gürültüye rağmen Türk futbolu Edirne’den öteye gidemiyor.

Devasa borçlara sahip birkaç büyütülmüş kulübün hegemonyasındaki Türk futbolu bir adım öteye gitmiyor.

TFF yönetimleri ve profesyonelleri, alt yapı fonlarının kılıfına uydurulup kulüplerin cari harcamalarına kanalize edilmesine seyirci kalıyor.

Birçok ülkede olduğu gibi kulüpler, futbol endüstrisinden elde ettikleri gelirler ile faaliyetlerini sürdürmelidirler.

Kulüple faaliyetleri FİFA ve UEFA kurallarına göre, organize edilmeli ve denetlenmelidirler.

Böylece yöneticiler transfer yaparken har vurup harman savurmazlar.