Herhangi bir cephede ölmeyeceksin. Çünkü hep tarafsız, hep kaypak, hep isimsizsin.

Taş gibi bir fikrin olmayacak; insanların içine tohum gibi oturacak. Düşünceden dolayı hapislere düşmeyeceksin. Çünkü sen birilerinin düşünde bir figüransın.

Emekliliğini aldığında köyüne dönme, deniz kıyısı kasabası hayalleri kuracaksın. Çünkü hayal kuramadın ömrünce. Ya da ilk hayal kırıklığında öldürdün içini.

Bir tütün, çam ya da çimen kokulu kolonya kokladığında ölmüş güzel insanları hatırlayacaksın. Gidip dandik bir parfüme fit olacaksın. Çünkü kokusuzsun.

Cebinde akide şekeri taşıyan dedelerin olduğu dünyayı hatırlayacak, bayramlarda evine çikolata ve ucuz şeker alacaksın. Ucuz şekerler çocuklara, çikolatalar hatırlı misafirlere. Oysa hiç hissetmeyeceksin bayramı. Zira sen o bayramı hiç sahiplenmedin.

Uğrunda savaşacak kadar sevmeyeceksin hayatı;

Uğrunda barışacak kadar sevmeyeceksin yurdunu;

Uğrunda gurbetlere gidecek kadar sevmeyeceksin sevdiklerini. Zira elde etmeyi, sahip olmayı, sevdiğine boğarcasına sarılmayı sevgi zannedeceksin.

İnsanların yüreğine ekeceğin bir fikrin olmayacak; zira senin çorak yüreğinde yetişmeyen gülleri kıskanacak, âlemi çöl zannedeceksin.

Her gün geçen gününe pişman olacaksın:

Kirsiz, tertemiz, çürümeye bırakılmış, hiçbir şeye bulaşmamış, tavşan boku gibi ne kokan, ne bulaşan zamanına üzüleceksin. Ve bu öfkeyle yaralanan, bedel ödeyen, arayan, terleyen ve emek harcayanlara kızacaksın. Günah ya da sevap işleyenlere imrendiğini gizleyeceksin.

“İstifa etmeli belki de tüm dümdüzlüklerden...” desen de halinden memnunsun. Tüm bu pazar, bu âlem senin için kuruldu diye kibirlen, dur!

Masallara burun kıvıran, hikâyelere kulak vermeyen, cesur insanların yaşamlarına beğenmeyerek bakan gözlerin…

Ne kadar güzel gözleriniz var oysa!

Hiçbir hayali olmayan ne güzel gözleriniz var sizin!

Savaşlardan ve barışlardan itinayla saklanmış hangi göz güzel değildir ki?..

Sadece güzel. Bedeli ödenmemiş her güzellik kadar lanetli.

Bir ağustos günü kadar sıcak, bir ağustos günü kadar günlerin kenarında, bir ağustos gününün kurtuluş günü olacağını bilemeyecek kadar günlük yalanlara kaptırmış...

Cennet de kurtuluş da insan da bir ağustos gölgesinde bedeli ödenmemiş güzelliğe heba edilmeyecek kadar azizdir.