Ben hayal kurarak yaşarım kâri. Belki sen de “yok be abi” diyeceksin “hayalle karın doymuyor ve olmuyor hayal ettiklerimiz.” Belki de doğru söylüyorsun ama insan her zaman gerçek olsun diye ve karnı doysun diye hayal kurmaz ki. Hem bazı şeylerin hayali kendisinden güzeldir bence. Ve hayal kurmak bu zalim ve noksan dünyaya kafa tutmaktır. Yeter mi? Elbette yetmez zira hayale gayret gerekir, biliyorum ama ben yine de hayali olmayanlara da üzülüyorum. Zira bence dünyayı bir hayali olan ve o hayaline inanan adamlar değiştirir. Ha şu da var “dünyayı değiştirmek mi gerekir?” diye de sorulur elbet. Belki de gerekmez ve güzü de yetmez belki insanın ama denemek gerekir. İşte tam da böyle bir şey gibi geliyor bana bunca hayal kurmak. Dünyayı değiştiremeyeceksek de değiştirmeye teşebbüs ediyor olmanın adıdır hayal.

Eskiler “Kader gayrete âşıktır” diyorlar. Ne güzel cümle! Olmuyor diye bırakamaz, vazgeçemezsin. Geçmemelisin zira. Vazgeçmek kaybetmek olur. Hatta bazen kaybolmak…

Anlatırlar ki arifin birinin yanına genç bir talebesi gelmiş bir gün, sıkkın ve bıkkın…

- “Efendim” demiş sıkıla sıkıla “ben bu yolda yürümekten yoruldum. Bu aşk ilmi dedikleri ne zorlu yol ne çileli bir menzilmiş ki bunca dert çektirir. Yeter efendim. Müsaade buyurun ben yoluma gideyim. Dayanamıyorum. Vazgeçeceğim.”

- “Gel hele evlat” demiş arif. Bir ağacın gölgesine diz kırıp oturmuşlar.

- “Kays’ı bilir misin evlat?” demiş arif ansızın “Hani Leyla’dan geçip, çileler çekip Mecnun olan ve Allah’a ulaşan Kays’ı?”

- “Bilirim elbet. Kim bilmez onu” demiş genç talebe.

- “Eyvallah. Peki Bayezid-i Bestami Hazretleri’ni tanır mısın çileyi, derdi nimet bilip bu menzilde yol alan?”

- “Kim bilmez, bilirim muhakkak”

Böyle devam etmiş arif. Peş peşe birkaç isim daha sormuş ve aynı cevabı almış yine. En son;

- “Peki” demiş “Bağdatlı bir Hasan vardı. Onu bilir misin?”

Bir aralık durmuş, susmuş, beklemiş genç talebe.

- “Bağdatlı Hasan… Yok efendim” demiş bilmem onu.

- “Doğru evlat bilmezsin. Zira o, vazgeçmişti…”

Daha önce anlatmıştım bunu ama yine ve yeniden anlatmak gerekiyor bazen. Zira insan sabretmekten sebat etmekten daha ziyade vazgeçmeye zoru görünce bırakıp gitmeye meyyal galiba. Ama kazananlar ya da başaranlar zor olsa da sabra ve sebata sarılanlar bence. Her ne olur olsun düşse de yeniden ayağa kalkanlar zafere hep daha yakın gibi geliyor bana.