İktisat sosyal bir bilimdir, sorunu sosyal gerçekliklerden bağımsız düşünürseniz kitaplarda okunan teorilerin pratikte karşılığını hiçbir zaman bulamazsınız. Böyle bir düşüncenin kimseye kazandıracağı da yoktur. Ancak beş haftadır anlattığım yanlışlar, kapitalist iktisadi sistemin ortodoks / heterodoks politika çerçevesindedir.

En büyük yanlış ise, kulların dünya ve âhiret mutluluğuna erişmesini isteyen İslâm’ın, iktisadi çerçevede de bir esas ve düzen getirdiğini düşünememektir. 

Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? (Enbiyâ Suresi, 10. Ayet)

O halde kapitalist iktisat teorisine dair buraya kadar anlatılanlardan çıkan en önemli sonuç iktisadi problemin kaynağının kaynakların sınırlı, ihtiyaçların ise sınırsız olduğu iddiasının değil; zayıfı, düşkünü, kuvvetlisi olsun bütün insanları ve bu insanların ihtiyaçlarını esas almaktan oldukça uzak kalan kapitalist düşüncenin bizzat kendisinin olduğudur.

Dikkat edilecek olursa;

Faydacı felsefe, materyalizm kuramı ile birlikte düşünüldüğünde ortaya çıkan sentez “dünya maddeler dünyasından ibaret olduğuna göre, bireyin mutluluğunu azamiye çıkarma çabası, tüketim malları edinimine aşırı önem vermek eğiliminde belirginleşecektir” görüşünü öne sürer. Bu anlayış materyalizmin, varlık felsefesi alanından çıkarılarak günlük konuşma diline indirgenmesidir.

O halde kapitalist sistemin amacı üretimi, böylece tüketim ve refahı artırmaktır. Başka bir deyişle ekonomik faaliyetlerin amacı üretim düzeyinin zaman içerisinde istikrarlı bir şekilde artırılmasıdır. Şu halde, kapitalist iktisadi sistem, insanlara homo economicus penceresinden yaklaşan ve iktisadi büyümeyi yöneten doğal evrensel yasaların araştırılmasına odaklanan bir doktrin şeklinde tarif edilebilir.

İktisadi büyümenin işlerlik kazanması, ancak kâr haddinin ve tasarruf haddinin artması ile mümkündür. Kâr haddinin artmasını mümkün kılan yol, ücret haddinin geçimlik seviyede düşük tutulmasıdır. Tasarrufların artmasını mümkün kılan yol, gelir dağılımının adaletsiz olmasıdır. Özet olarak kapitalist sistem gelir pastasının büyümesini, ancak pastadan en çok payı sermayedarların almasını isteyen bir doktrindir. Kapitalist iktisadi sistemin gelir dağılımında adaletsizliğe dayanan içsel dinamiği, işsizlik, enflasyon ve kaynak dağılımında etkinsizliğin de sebebidir.

Meseleyi şer‘î deliller çerçevesinde izah edecek olursak;

O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür! (İbrâhîm Suresi, 34. Ayet)

İbrâhîm Suresi’nin 34. ayetinde dikkat çekildiği üzere kaynakların kıt olduğunun kabul edilebilecek bir düşünce olmadığını görmekteyiz. Burada dikkat etmemiz gereken, kaynakların yeryüzünde bol olduğu ancak insan müdahalesini gerektirdiği inceliğidir. O halde kaynaklar kapitalist düşüncenin iddia ettiği gibi yaratılış itibariyle değil, elde ediliş itibariyle, insan ihtiyaçlarına nispetle sınırlıdır.

İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah - dönüş yapsınlar diye - işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor. (Rûm Suresi, 41. Ayet)

Rûm Suresi’nin 41. ayetinde genel bir çerçevede dikkat çekilen mesajı, günümüz dünyasının iktisadi problemlerinin çerçevesinde yorumladığımız zaman ise, ekonomik problemin (fesadın) sebebinin, elde edilen nimetlerin bölüşümü konusunda olması lazım geleni yani bölüşümde adaleti değil, kendisine lazım geleni düşünen insan ve ona bunu düşündürten kapitalist düzen olduğunu görmekteyiz.

Refahı ve felâhı merkeze alan bir iktisadi anlayış yani İslâm’ın iktisadi esasları, insan yaşamında yerini alırsa bu problemlerden hiçbir eser kalmayacaktır.