İnsanların önemli bir kısmını doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren büyük tehditler, her dönemde ortaya çıkmıştır. Asırlar boyunca binlerce insanın ölümüne neden olan salgın hastalıklar, deprem vb. doğal afetler sürekli meydana gelmiştir. Halen etkisini görmeye devam ettiğimiz Covid-19'da aynı şekilde insanların fiziki ve zihni dünyasında büyük yıkıcı etkiler bırakmıştır. 

BBC'nin haber yaptığı Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) açıklamasında, Covid-19 nedeniyle bugüne kadar hayatını kaybedenlerin gerçek sayısının 15 milyon olduğu aktarıldı, resmi rakamlar ise 5 milyon civarındaydı.

Birkaç günlüğüne Almanya'nın Düsseldorf şehrine geldim. Ren Nehri’nin kenarında bu yazıyı kaleme alıyorum. 2002 yılında öğrenci olarak yine Almanya'ya geldiğimde ülkenin en önemli gündeminin küresel ısınma olduğunu hatırlıyorum.  

Günümüzde küresel ısınmanın etkilerini hep birlikte yaşıyoruz. Şubat sonunda BM'nin açıklamış olduğu "İklim Değişikliği 2022 Etkileri: Uyum ve Kırılganlıklar" başlıklı raporda sera etkisi yapan gaz salınımlarının acil olarak azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum önlemlerinin alınması ve en kırılgan grupların korunması çağrısı yapıldı. 

BM Genel Sekreteri açıklamasının devamında, acil önlemler gerektirmesine atıfta bulunmak amacıyla, 'Hayatım boyunca böyle bir rapor okumadım.' sözlerini ekledi. Küresel ısınmadaki gerçek tehditlerin inkar edilmemesi gerektiği aktarılırken bu durumun 'insanların çektiği acıların bir atlası' olduğu Sekreter tarafından aktarıldı. Küresel ısınma önlemlerindeki gecikmenin ölüm demek olduğu, her yerde insanların endişeli olduğu vurgulandı. Ortak olan tehdit daha öncekiler gibi büyüktü, belki iklim değişikliği problemi öncekilere göre en büyüğü idi.

Asabiye bağı teorisinde İbn Haldun bir tehdit hissedildiğinde, bir düşmanla karşılaşıldığında insanların kenetlenme ihtiyacı hissettiğini anlatmıştır. Tarih bize tehdide maruz kalan ülke vatandaşlarının kendi içlerinde sürekli dayanışma ruhu inşa edebildiklerini göstermektedir. Tehlike karşısında aynı ülkenin insanları birbirine yaklaşarak problemlerle başa çıkmaya çalışmış, kenetlenme rehaveti önlemiş ve diriliş ruhu inşa edilmiştir. 

Topyekûn insanların günümüzde küresel ısınma, Covid-19, nükleer silahların tehditleri vb. bir çok büyük tehlike içerisinde olmalarına rağmen bir dayanışma ruhu inşa edemedikleri görülüyor. Hangi milletin daha fazla tehdide maruz kaldığına bakılmaksızın, ulusların niteliği önemsenmeksizin bir ortak mücadele azmi ortaya konulamıyor. 

Daha yakın geçmişte Covid-19 aşı savaşları, maske mücadeleleri, insanların sadece kendilerini kurtarma refleksleri, küresel tehditlerde devreye girmişti.

İbn Haldun'un 'asabiye bağı' tüm insanlık tehdit altında olduğunda çalışmıyor. Küresel tehdit karşısında hep birlikte bir dayanışma ruhu oluşturamadığımız, bir kenetlenme ihtiyacı ile ortak birliktelik inşa edemediğimiz dipsiz bir kuyuya bizi neden sürüklüyor?

Herhangi bir ülkenin vatandaşları büyük tehditlere maruz kaldığında birlik ve dayanışma ruhu inşa edebiliyorken sonuçlarının daha ağır olacağı bilinen küresel tehditlerde böyle bir yakınlaşma sağlanamıyor, ortak çözümler ve birliktelik oluşturulamıyorsa sebepler içerisinde, "inşa edilen uluslar"ın kendi reflekslerini irdelemek fayda sağlayabilir.