Merak ediyorum, kitaplarını satın ala ala kendisine Büyükada’da yazlık ev bahşeden okurları Orhan Pamuk’u oylarıyla cumhurbaşkanı yaparlar mı?

Bunu da bir denesinler…

Türkiye'nin tek Nobel Edebiyat Ödüllü yazarı Orhan Pamuk, dokuz aydır rüyasını gördüğü yazlık evinde T24’e mülakat vermiş.

Vermiş, vermiş lakin bu ne şiddet bu celal?..

Sandık sonuçlarına karşı çıkılamayacağını ve fakat demokrasinin sadece seçimden ibaret olmadığı tekerlemesini savunurken Pamuk, “Demokrasi için fikir özgürlüğü, düşünce özgürlüğü şart. Sadizmle demokrasi olmaz. diyor.

Zannedersin sabah akşam Filistin askısında hazret…

Başka neler döktürüyor;

“Sadistlik, hunharlık, zalimlik örnek olsun hâline gelmiş. Şarkıcı Gülşen’e yapılanlara bakınız. Bunlardan korkulmaz mı? Altan, Kavala, Demirtaş, Türkiye’nin hapiste yatan cesur insanları; sayısız siyasi mahkûm bırakılmadıkça toplumun normalleşmesine imkân yok! HDP’nin yöneticileri içeride, ‘Orhan sesini çıkart’ diyorlar. Haklılar. Çıkartmaya çalışıyorum, bu kadar çıkıyor.”

Orhan Sesini çıkart, çıkart lakin Türkiye’nin bütününe hitap et…

Kitaplarını yalnız Gülşenciler, coğrafyamızın güneydoğusu, HDPKK çevresi okumuyor?

Samsun’da ayakkabı boyacısını, Masumiyet Müzesini okurken görmüş, durup resmini çekmiştim.

Şimdi bu boyacı da mı HDPKK sever, Gülşen dinler, a Orhan'ım?..

Gülşen’in hakaret ettiği imam hatip camiası sapık mıdır sana göre de?

İddia ediyorum; kitaplarını daha fazla, ‘edebi bir kıvılcıma rast gelme ümidiyle imam hatipliler okumaktadır; Gülşen gibilerde hiç kitap okuyacak tip var mı baksana bir…

Artık bürokrasi mi dersiniz, derin devlet mi, millet mi dersiniz; yavaş yavaş iktidarı Erdoğan’dan başkasına verme hazırlığı içerisinde. Bence artık tünelin sonundaki ışık göründü de nasıl olacağını bilmiyoruz. Ben değerleri savunmalıyım, altılı masa umarım iyi bir aday bulur, umarım o aday kazanır, demokrasimizi restore eder. Kemal Kılıçdaroğlu’na insan olarak, dürüstlüğü olarak, samimiyeti olarak inanıyorum” diyorsun, hangi değerleri savunuyorsun demiyorsun…

Bak müjdemi isterim;

İnandığın Kılıçdaroğlu’nu Amerika’ya çağırdılar.

‘Altılı masanın adayı olma ısrarından, inadından vazgeç! Kazanamayız yoksa…’ diyecekler.

Demeyecekler, emredecekler…

Döndüğünde adaylık ısrarından vazgeçecek, yine çark edecek…

Artık derin devlet mi dersin, üst akıl mı dersin; yine Türkiye’nin demokrasisine, memleketin geleceğine müdahale etmeye yeltenecekler…

Sana göre restorasyon, bana göre balans ayarı yapmaya kalkışacaklar…

Makulse şayet bunlar senin için;

Mansur Yavaş, Meral Akşener hikâye…

Seni teklif etmeliler masaya…

Sarf ettiğin cümlelerle HDP severlerin, Gülşencilerin oylarını ziyadesiyle hak ediyorsun…

Azıcık da ‘AKP’den oy aldın mıydı tamam bu iş…

28 Şubat finansörlerine sesleniyorsun;

“Bir ülkenin zenginleri, üstelik TÜSİAD’ları da var. Kendi aralarında örgütlenmişler, inanın bir sürü gazeteyi onlar kontrol ediyor. Bir sorumlulukları var, onlar da demokrasinin bir parçasıdır. Türk zenginlerin biraz daha cesur olmalarını beklerdim.

Türk zenginleri cesur olsa kaç yazar monşer...

Bedel ödeye ödeye, FETÖ’ye, PKK’ya, TÜSİAD’a rağmen bugünlere gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan daha cesur!

Geçti o devirler şövalyem...