Kuruluşundan bu yana muhafazakâr camiaya değil de seküler kesimlere, Kürtçülere (HDP/PKK), liberallere ve başta LGBT olmak üzere İslâm’ın sapkınlık addettiği olgulara selam çakageldi, adına Deva diyen parti.

Başından beri, CHP’nin seçmen kitlesi ile çatışmamaya ve ortak bir dil oluşturmaya hususi bir ihtimam gösterdi.

Bu yaklaşımın ana nedeni Abdullah Gül’ün çatı adaylığını sağlamaya yönelik sinsi bir çaba şüphesiz ama CHP ile başka bir hususta da tam müttefikler.

Hangi konuda mı?

Tabii ki, FETÖ meselesinde…

 *

AK Parti’nin yapmış olduğu bir araştırmaya göre Kılıçdaroğlu, 10 aydır gerçekleştirdiği yaklaşık 400 konuşmada bir kere bile “FETÖ’ demedi…

Başta Babacan olmak üzere Deva’lılar da FETÖ demiyor.

Bırakın FETÖ dememeyi ‘cemaat’ diyerek özel bir aklama operasyonu içerisindeler.

İstanbul teşkilatlanmasını neredeyse bütünüyle FETÖ’nün bir nevi gençlik kolları gibi hareket eden ‘Genç Sivillere’ terk eden mezkûr parti için bu türden bir operasyon, aslında hiç de şaşırtıcı değil.

 *

Deva’nın bu operasyon için kullandığı özel aparatlar var.

Bunlardan birisi İdris Şahin isimli şahıs…

Partinin genel başkan yardımcısı yani herhangi biri değil.

15 Temmuz ihanet kalkışması akabinde melun örgütle iltisak gerekçesiyle gözaltına alınmış bilahare tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış birisi.

İşbu özne, geçenlerde katıldığı bir TV programında KHK’lılarla ilgili açıklamalar yaparken üzerine basa basa “Fetullah Gülen Cemaati” deyiverdi.

İslâm düşmanı ve vatan haini olduğu şüphe götürmeyen melun bir şahsı ve bağlılarını terörist olarak nitelemeye dili varmadığı gibi ‘cemaat’ diyerek taltif eden bu öznenin PKK terör örgütü ve destekçilerine yönelik aklayıcı ifadeleri de var.

Dikkat buyurun, başta da altını çizdiğimiz gibi bu parti ile CHP arasında ciddi bir söylem birliği var. Söz gelimi Kılıçdaroğlu da iktidara geldiklerinde bütün KHK’lıları göreve iade edeceğini söylüyor, bunlar da…

Her iki partinin, PKK ve bilhassa FETÖ özelinde mutabık düşen bu söylemi tesadüf değil elbet…

 *

Bütün bu hususiyetleriyle bilinen anılan şahıs, bahsi geçen programda başka bir cürüm daha işledi.

PKK’nın ve FETÖ’nün algı operasyonlarını ters yüz eden, mütemadiyen bu ihanet şebekelerinin gerçek yüzlerini halkın nazarlarına en çarpıcı şekliyle sunan ‘İletişim Başkanlığınıda hedefe koydu.

Hem de öyle böyle değil, Hitler’in propaganda başkanlığı ile kıyaslayarak…

Programa katılanların bile tepkisini çeken bu hadsiz yaklaşım, şüphesiz ki, taktik bir karşı propaganda idi.

Hesabına çalıştıkları melun örgütü aklamak ve PKK’yı masum göstermek, bu partinin kuruluş amacıdır dersek, kesinlikle yanılmış olmayız. Zaten bu nedenle başlıkta ‘FETÖ’nün derdine Deva’ dedik ya…

 *

Yasal bir kuruma yönelik bu hadsiz olduğu kadar çok tehlikeli suçlama için savcılıklar harekete geçer mi bilmem ama ortada ‘yakın tehlike’ diyebileceğimiz bir ‘Deva’ gerçeği var.

Memleketi Amerika’ya peşkeş çekmek için kan dökmekten çekinmeyen bir ihanet şebekesini ve 40 yıldır kan döken vahşi terör örgütünü masumlaştırmak bu ülkenin dibine bomba yerleştirmekten farksızdır.     

 *

Biz, Amerika’da ve diğer Batılı ülkelerde DEAŞ propagandası yapanların başına ne geliyorsa Türkiye için tıpkısı olan FETÖ ve PKK propagandası yapanların başına da aynı şeylerin gelmesini istiyor ve bekliyoruz!

Bu işin şakası yok!