Bu hafta başında finansal piyasalarda Avrupa’nın en önemli iki yatırım bankasından gelen haberlerle bir çalkalanma yaşandı.

Enflasyon ve resesyon çıkmazında bulunan Avrupa’da yatırım bankalarından gelen bu yöndeki haberler FED için bile konu edinilerek bu bağlamda nelerin yapılabileceğiyle ilgili görüşler üzerinde durulacağının sinyalleri alınmaya başladı.

Pek tabii ki dünya ekonomisinde son derece büyük bir yeri olan Avrupa’da yaşanılabilecek bir sıkıntı zamanla tüm dünyayı etkileyebilecek bir hâl alabilir.

Bunun yanında yatırım bankalarında yaşanan sıkıntılar yatırımcıların yatırım iştahlarını azaltıcı bir etki de ortaya koyabilecektir.

Hisselerinde ciddi düşüşler yaşanan bu iki yatırım bankasına ayrı ayrı bir bakmamız gerekirse şunları söylemek mümkün olmaktadır.

Avrupa’nın en büyük ekonomisi konumundaki Almanya’nın yatırım bankası olan Deutsche Bank’ın finansal piyasalardaki hisseleri piyasaları oldukça derinden etkileyecek şekilde düşüş yaşamıştır.

Bu düşüş son 14 yıl içerisinde yaklaşık 6’da 1 oranında gerçekleşmiştir. Yani 2008 yılında Deutsche Bank’ın hisseleri 45 euro düzeylerindeyken bugünlerde yaklaşık 7.7 euro düzeyindedir.

Böyle bir düşüş sonrasında piyasalarda risklerin ne kadar arttığı aşikâr olduğundan bir an önce ivedi önlemlerin alınması, öncelikle Avrupa sonrasında ise dünya ekonomisi ve dünya finansal piyasaları için çok kritik öneme sahiptir.

Diğer yatırım bankası ise İsviçre merkezli Credit Suisse’dir. Bu bankanın hisseleri ise son iki yıl içerisinde 14.90 $’dan 3.90 $’a düşerek yaklaşık dörtte bir oranında düşüş yaşamıştır.

Aynı zamanda bankanın CDS primleri ise 2008 yılında yaşanan ekonomik krizden bugüne en üst seviyeye yükselmiştir.

Ortaya çıkan bu veriler neticesinde her iki banka için de riskin her geçen gün arttığı gün yüzü gibi açıktır.

Eğer gidişat bu şekilde devam ederse Avrupa yepyeni bir krizle yani bankacılık krizi ile karşı karşıya kalacaktır.

Bugünlerde kimi Avrupa ülkelerinde sıcaklıkların düşmesi ve Rusya’nın doğal gazı kesmesiyle kaloriferlerin yanmamasından ötürü okullarda öğrencilere battaniyelerin dağıtıldığı haberlerini alır olduk.

Böyle haberlerin üzerine bir de finansal anlamda bir kriz haberinin geldiği Avrupa gelecekte ciddi sıkıntılara gebe olan bir bölge olarak anılmaya başlanacaktır.

Son birkaç ay içerisinde euronun dolar karşısında değer yitirmesi aslında Avrupa ekonomisinin içinde bulunduğu durumu gözler önüne seren bir diğer veri durumundadır.

Öyle ki doların bu şekilde bir seyir izlemesi bir anlamda dolar-euro savaşında doların yaptığı atağın ne kadar hızlı olduğunu da göstermekte ve diğer bir anlamda da Amerikan ekonomisinin güçlenmesini ortaya çıkarmaktadır.

Çünkü para birimlerinin güçlenmesi ekonomilerin güçlenmesiyle paralel hareket etmektedir.

Avrupa finans piyasalarındaki olumsuz gelişmeler bir bölümü Avrupa’da olan ve Avrupa ile sıkı ticari ilişkileri olan ülkemizi de aynı derecede olumsuz etkileyecektir.

Dolayısıyla yaşanabilecek negatif durumları öncesinden bilerek önlemimizi alabilirsek etkilenmemiz de o derece az olacaktır.

Alarm zilleri çalarken savunma sistemimizi her yönüyle çalışmalı ve uygulamaya koymalıyız.