Bir kitap değil, bazen bir cümle ve hatta bir kelime bile insanın hayatını değiştirir. Eğer gerçek manada bir okuyucuysanız okuduklarınızın hayatınızı etkilememesi ya da sizi silkelememesi çok da mümkün değil bence. Ha! Böyle olmuyorsa kitabı değil de sadece harfleri okuyorsunuz demektir.

Bizler “kitap” etrafında kurulmuş bir medeniyetin çocuklarıyız. Bizim için medeniyet okumakla başlar. Zira aldığımız ilk mukaddes emir budur. Günümüzün okuyucusuna böyle bir misyon yükleyerek işi zorlaştırmak istemem ama “okumak” denen hâlin sadece kitap okumakla sınırlı olduğuna inananlardan değilim ben.

Okumak bir fiil değil sadece; bir hâl. Yani yaşamanın kendi içinde olan, o olmazsa bir şeylerin eksik olduğu bir hâl. Allah bizlere “Oku!” derken demek istediğinin sadece “kitap okumak” olmadığını anlamayan kimse yoktur sanırım. Ama neyi okuyacağımızla ilgili de herkesin kafasında bin bir cevap var. Bilmiyoruz ve bu bir problem. Ama bilmediğimizi de bilmiyoruz ve bu çok daha büyük bir problem.

Daha önce bir yazımda “Gençler kitap okumuyor diye boşuna şikâyetlenmeyin. Zira gençler hatırı sayılacak kadar kitap okuyorlar. Hem de çok okuyorlar. Ama her okudukları şey kitap değil” diye yazdığımı hatırlıyorum. Şimdi de böyle düşünüyorum. Neredeyse okurdan çok yazar olan memleketimizde birileri muhakkak okuyacak bir şeyler buluyorlar. Ama buldukları her zaman da öyle bünyeye faydalı şeyler değil.

Bir okur olarak bazı kitapları okurken bazen kendimden geçiyorum. Öylesine söylemiyorum bu “kendinden geçme” işini. Gerçekten bazen elime aldığım bir kitabı okurken zamandan ve mekândan sıyrılıp kitabın içinde bir yerlerde ve bir zamanda buluyorum kendimi. “Okuyorum” demek az kalıyor böyle bir hâle, baya baya yaşıyorum kitabın içinde.

Bu benim iyi okur olduğumdan değil yazanın iyi yazdığından oluyor bunu da biliyorum. Ama işte böyle kitapları ve böyle yazanları bulmak o kadar da kolay olmuyor ve böyle yazanların da kahir ekseri öyle her an her yerde bir şeyler paylaşıp da meydanlarda dolaşmıyorlar. Kıymetli olan her şeyde olduğu gibi bulmak için aramak gerekiyor ve hep olduğu gibi kıymetleri de öyle çok da bilinmiyor.

Güzel bir cümle var hatırımda, “Ehl-i hünerin kadrini bilmek de hünerdir.” diye. Şimdi kadrini bilmiş ve bildirmiş olmak için kitaba kıymetin verildiği bir yerden bahsetmeliyim; Çorum’dan. Geçtiğimiz hafta Çorum’da bir kitap fuarı düzenlendi. Ben de oradaydım. Açık söylemek gerekirse beklentimin çok üstünde ve muazzam bir organizasyon yapmış Çorum Belediyesi. Kitaba kıymet vermenin, yazara kıymet vermenin, okura kıymet vermenin ve kitap ile kurulan bu medeniyete kıymet vermenin en güzel örneklerinden birini göstermişler. Hayran kaldım. Ve mademki “Ehl-i hünerin kadrini bilmek de hünerdir.” denmiştir; bu güzellik için Çorum Belediye Başkanımız Dr. Halil İbrahim Aşgın Bey’e teşekkür ederim. Ayrıca Çorum’un kitap ile anılmasında büyük gayretleri olan Yahya İnceyılmaz Bey’e ve emek veren herkese teşekkür etmek lazım.

Bizi “kitap” kurtaracak, biliyorum ve kitaba inanan her kim varsa hepsine bin teşekkür ediyorum.