Altı haftalık zorlu bir süreç sonrası İngiltere'nin gelmiş geçmiş en kısa süreli başbakanlığını yapan Liz Truss'ın istifası ile yerine, Londra sermayesinin bir numaralı temsilcisi, milyarderlerin danışmanı, Dünya Ekonomi Forumu Başkanı Klaus Schwab'ın öğrencisi, dedeleri Hindistan'ın sömürgeleştirilmesinde İngilizlerle birlik olan, Davos toplantılarının finansörlerinden Hindistanlı milyarder Narayana Murthy'nin damadı, İngiltere'nin en zengin 222. kişisi, (Kral 3. Charles'dan bile daha zengin olan) 42 yaşındaki Hint asıllı Hazine Bakanı Rishi Sunak, yeni İngiltere Başbakanı olarak koltuğuna oturdu.

Sunak, Oxford ve Stanford mezunu.
Infosys isimli bilişim şirketinin kurucu ortağı. Şirket dijital kimlik, sosyal kredi puanları, iklim krizi vs alanlarında faaliyet gösteren, tam anlamıyla küreselcilerin yeni dünya hayaline hizmet eden çalışmalarla tanınıyor.

Boris Johnson'ın Ukrayna çıkışları sonrası apar topar koltuğundan edilişi, Truss'ın ulusalcı maliye politikaları planları ile birkaç hafta bile geçmeden oyundan çıkarılması ve son perdede Londra Sermayesi'in temsilcisi Sunak'ın İngiltere başbakanlığına gelişi... Her şey ne kadar da hızlı oldu...

Haftalardır yazılarımda küreselcilerin planlarını, gelişmelerden okuyabildiğim kadarıyla sizlere iletmeye gayret ediyorum. Daha önce de ifade ettiğim üzere dünya, Sayın Ramazan Kurtoğlu Bey'in güzel tanımıyla ikiye bölünmüş durumda. Tekno-demokratlar ve tekno-otokratlar. Şimdiye kadar bundan daha güzel bir ayrıştırma tanımlaması bulunmadığı gibi ikişer kelime ile aslında tüm meseleyi özetleyecek kadar da derinler.

Tekno-demokratlar (ABD-Almanya-Japonya hattı) ile tekno-otokratlar (Londra Sermayesi- Çin-İsrail hattı) arasında gerçekleşen müthiş mücadelede İngiltere şimdiye kadar tekno-demokratlar ile aynı çizgideyken Sunak'ın başbakanlığı ile artık Londra Sermayesi olarak denklemlerde yer alan gücün çizdiği haritaya mecburi hizmetleri başlayacak. 

Londra Sermayesi büyük savaşın bir tarafında Batı dünyasının en büyük şirketlerinin ortakları ve finansal piyasalarının sahibi olarak, diğer yandan da Yeni Çin'in kurucusu, sermayedarı ve yönetici aklı olarak yer alıyor. Yani bu oyunun asıl sahibi, kuklacının ta kendisi...

Londra Sermayesi'nin içinde olduğu tüm savaşlarda sahne yukarıdakinden farklı değildir. Her zaman iki tarafı da savaşa sürükleyen, destekleyen, finanse eden ve sonunda kazananı da kendisine minnettar ve hizmetkar edip yola devam eden olmuşlardır. 

Batı'nın elinde olan mevcut ekonomik düzenin son kullanma tarihi dolduğundan pandemi ile başlayan yepyeni bir dünyaya doğru geçişin son 1 yıllık dönemi inanılmaz gelişmelere sahne oldu. Batı' dan ve özellikle ABD'nin elinden bayrağı almaya hazırlanan Londra Sermayesi'nin ABD' ye alternatif olarak kurup büyüttüğü Çin, Bir Kuşak Bir Yol projesi ile güçlü devlet başkanlarının ve otokratik sistemlerin olduğu bir coğrafyadan yükselecek güce, dünyayı dönüştürmede birliklerin içindeki liderliği ile yol açıcı olacak. Fakat böylesine muazzam bir dönüşümün kabullenilmesi o kadar kolay değil, hatta savaşsız mümkün değil... Doğu'nun otokratik altyapısı krizlerin de yardımıyla o coğrafyanın insanlarına her şeyi zoraki kabul ettirmeye müsaitken iş Batı'ya gelince savaştan başka bir enstrümanın demokratik değerler mesele olunca ciddi bir devrimci kültüre sahip toplumları konsolide etme ve bastırma imkânı yok.

Yani Batı ancak ciddi yokluk ve savaşlar sonrası Londra Sermayesi'nin hayal ettiği; insanların çiplendiği, nakitsiz yaşanan, sosyal kredi puanlarının her şey olduğu robotik bir dünyayı bir nebze kabul edebilir. 

Çin’de yavaş yavaş başlayan bu uygulamalar acı güçle yaptırılmakta. Pandemi ve son dönemdeki ekonomik sıkışmalarla da iyice yerlerini sağlamlaştırdılar. Fakat Batı'da bunu devletlerin zorlaması ile yapabilmek hayal bile edilemez.

Peki, ne olacak? Ardı ardına ekonomik krizler, iklim krizleri, siyasi ve toplumsal krizler, göçler ve savaşların birbirini takip etmesiyle insanlığın özellikle de Batı insanının gardı düşürülerek huzur için en kötüye dahi razı edileceği bir sürece gireceğiz.

FED, faiz artışlarını durdurduğu anda enflasyonun patlamasıyla karşı karşıya kalacağının farkında. Ayağını gazdan hafif kesmesi bile işleri karıştırabilir. Frene basmazsa da altı ay içinde Avrupa'da enflasyonun %70'lere fırlaması işten bile değil. Dünyanın geri kalanının yaşayacağı sıkıntıları anlatmıyorum bile.

Avrupa'dan sonra Japonya'dan gelen sinyaller de artık yangın alarmına dönüştü. Japonya Merkez Bankası, 2 ayda 54 milyar dolar sattığı hâlde Japon yenindeki değer kaybını durduramadı. Japonya Ekonomi Bakanı Yamagiwa istifa etti.

Şeklen güçlenen doların itibari durumuna IMF raporları üzerinden baktığımızda, dünyada rezerv olarak tutulan doların 25 yıl önce %70'lerdeyken bugün %59'lara gerilemesi, Rusya'nın enerji kaynaklarını ruble ile satmaya başlaması, Suudilerin petro-dolar sistemini dinamitleyecek tavırları... Hepsi yaklaşan kaosun habercisi!

Dünya tarihinin en karmaşık günlerine adım adım ilerliyoruz. Oyunun sahibi, Doğu'nun da Batı'nın da hamlelerini yaptıran güçlerin ardındaki Londra Sermayesi...

Türkiye coğrafi konumu ve tarihsel mirasıyla bu büyük oyunun yönünü ve geleceğini etkileme konusunda Rusya ile birlikte en önemli aktörlerin başında geliyor. Uzun yıllardır gerçekleştirdiği altyapı yatırımlarından, savunma sanayisindeki girişimlerinden, Batı ile olan ilişkilerini yepyeni bir eksene taşımasından, Türk Dünyası ile geliştirdiği ilişkilerden, Rusya ile olan kader birliği sayılacak yakınlaşmasından anlıyoruz ki Türkiye; istihbari, akademik ve diplomatik çalışmalarıyla bugünleri erkenden görüp bu büyük oyunu kendi lehine çevirecek önlemleri almış, planlarını hayata geçirmiş durumda.

Önümüzdeki günlerde çok daha önemli gelişmelere tanık olacağız...