HDP/ PKK’nın başlattığı, Demirtaş ve Tabipler Odası Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın köpürttüğü ve CHP’lilerin mal bulmuş mağribi misâli sarıldığı ‘Kimyasal silah’ iftirası, birçok analistin de dikkat çektiği üzere, Türkiye’yi uluslararası arenada zor duruma düşürmenin de ötesinde aslında ‘işgale’ davetiye çıkartacak türden bir ihanet…

Herkesin üzerinde ittifak ettiği hadise de Irak örneği…

Amerika, içerideki kimi iş birlikçilerin de katkısıyla böyle bir yalan uydurup Irak’a savaş açtı ve sonuç hepimizin malumu…

 *

Demirtaş’ın ve Tabip Odası Başkanı’nın ihaneti ve Türkiye düşmanlığı bir sır değil.

Fincancı’nın, çeşitli vesilelerle terör örgütü PKK’yı desteklediği ve pandemi sürecinde halkı hükûmete karşı kışkırtmak ve toplumsal infiali tetikleyebilmek için yalan olduğu kanıtlanan bir iddiayla arz-ı endam ettiği herkesin bildiği bir gerçek…

Tıpkı bunun gibi 6-8 Ekim kalkışmasının çağrıcısı, 37 insanın gerçek katili, Türkiye ve millet düşmanı Demirtaş’ın da ne olduğu milletin bilgisi dâhilinde…

Bu meselede asıl soru şu!

CHP devlet, millet, ülke dendiğinde nerede duruyor?

 *

Bu soruya cevaben; “Türkiye’nin yanında” demeyi çok isterdim ama maalesef…

CHP, tastamam PKK’nın ve FETÖ’nün, dolayısıyla bu vatan haini ihanet şebekelerinin patronu AB/D’nin yanında duruyor mütemadiyen.

Evet, bu konuda CHP içinden aykırı sesler çıkmadı değil, haklarını yemeyelim lakin genel duruş itibariyle CHP ve genel başkanı, bu alçakça tezviratı susarak karşıladı. 

 *

Bu suskunluk hiç şüphesiz ki onaylamak anlamına gelir.

Bu ne demek biliyor musunuz?

Kılıçdaroğlu, AB/D’nin düşürmek istediği Erdoğan’ın gitmesi için Türkiye’nin işgal edilmesine bile razı demektir!

Bu iddiayı abartılı bulan varsa eğer o zaman şu soruya mutlaka makul ve mantıklı bir cevap verebilmelidir!

Eğer Kılıçdaroğlu’nun böyle bir amacı yoksa böylesine aşağılık ve menfur bir suçlama karşısında neden tek kelime olsun etmedi?

Üstelik ortada şüpheye mahal bırakacak en küçük bir karine dahi yokken...

İddiaların tek kaynağı, PKK’nın yayın organı ve vatan hainleri!.

 *

Bu soruya cevap verilebiliyor mu?

Hayır!

Mugalatayla da olsa bir açıklama yapılmamış olması, bu iftirayı üretenlerin maksatlarıyla örtüşen bir gaye taşındığını göstermez de ne yapar sahi?

 *

PKK’nın ve PKK adına hareket eden Demirtaş ve Fincancı gibi hainlerin bu iftirayı hangi amaçla yaymaya çalıştıkları ortada.

Türkiye, eşkıyaya dağı dar etmekle kalmıyor, özellikle de MİT’in olağanüstü çabası sonunda terör örgütünün önemli isimlerini birer birer etkisiz hâle getiriyor.

Yolun sonuna geldiğini anlayan örgüt, bu yok edilişin emperyalist güçler tarafından durdurulmasını sağlayabilmek için her zamanki gibi yalana ve iftiraya sarılıyor.

 *

Örgütün tek başına bu iddiayı seslendirmesi pek fazla bir anlam taşımayacağı için Fincancı ve kimi CHP’lileri kullanarak iddianın ses getirmesini sağlamaya çalışıyor.

İşte Kılıçdaroğlu susarak bu menfur maksada bile isteye hizmet ediyor.

 *

Mesele, sıradan bir muhalif tavır olmanın çok ötesinde ne yazık ki…

İşin tuhaf tarafı, Babacan/Gül ve Davutoğlu cenahının da benzer bir tavır sergiliyor olması…

Bu da gösteriyor ki, Deva ve Gelecek, intikam hırsı nedeniyle en az CHP kadar kötücül bir ruh hâline sahip...

Yalnız hiç kimse şu hususu unutmamalı.

Son tahlilde, böylesine marazi bir yaklaşımın ihanetle eş anlamlı değerlendirilmesi kaçınılmaz bir akıbettir!