1 Kasım 2022 tarihinde İsrail’de erken seçimler yapılacak. İsrail’de yaşayanlar son üç buçuk yıl içerisinde beşinci kez sandığa gidecekler. Ama anketlere bakılırsa seçim sonucunda değişen bir şey olmayacak.

İsrail’deki bu siyasi tıkanmışlığın birkaç sebebi var. Bunların en önemlisi muhakkak ki düşük seçim barajı. Zira tedricen yükseltilen seçim barajı hâlihazırda %3.25 oranında ve bu haliyle küçük partiler de meclise girebiliyor. Bu küçük partiler hükümet kurulması sürecinde aşırı tavizler talep ederek süreci tıkayabiliyor veya hükümetlerin ömrünü kısaltabiliyorlar.

120 sandalyeli İsrail parlamentosundan hükümet çıkarmak için salt çoğunluğu yakalamak gerekmekte. Ancak daha önceki dört seçimde de hiçbir parti veya ittifak 61sandalyeyi yakalayamadı. Hatta sağ ve dinci partiler koalisyonu ile merkez ve sol partilerin koalisyonundan oluşan geniş bloklar bile bu sayıyı yakalayamadı.

Buna mukabil Mayıs 2021’de kurulan mevcut koalisyon hükümetinin bu dengeyi bozabilmesi ise İsrail tarihinde ilk defa olmak üzere bir Arap partisinin koalisyona dâhil olmasıyla mümkün olabilmişti. Hükümet, seçimden 4 milletvekili kazanarak çıkan Mansur Abbas liderliğindeki Ra’am partisinin desteğiyle kurulmuş ve meclisten güvenoyu almıştı.

Ancak bıçak sırtındaki bu hükümet te aradan bir yıl geçmeden çatırdamış ve ülke yeniden seçim sathına girmiştir. Neyse ki bu sefer önceki dönemlerdeki gibi sert ve yıkıcı bir kampanya dönemi yaşanmamış olup, partiler daha çok mevcut seçmenlerini elde tutmaya gayret etmiştir.

Seçimlerin siyasi olarak çözüm üretememesinin diğer bir sebebi ise, siyasi partiler ve görece toplum kesimleri arasındaki kutuplaşmadır. Ülkedeki sağ-sol, seküler-dindar, milliyetçi- küreselci, gelenekçi-modernist, Mizrahi-Seferad, Yahudi-Arap gibi alt kırılımlar arasında yaşanan tansiyon siyasete de yansımış ve siyasi parti taraftarlığı holiganlaşmıştır.

Bununla birlikte özellikle sağ cenahta konumlanan partiler arasında yaşanan rekabet, yıllara sari olarak sağa kayan İsrail seçmeninin de kafasını karıştırmış durumdadır. Çünkü pek çoğu sağın kalesi durumundaki Likud partisinden türemiş veya bir şekilde Likud lideri Netanyahu’nun tedrisatından geçmiş siyasetçilerden müştekil sağ partilerin dünya görüşleri arasında büyük farklar bulunmamakla birlikte, sağda bir türlü konsolidasyon sağlanamamaktadır.

Bir diğer sebep ise kutuplaşmaya bağlı olarak, nüfusun %20’lik kısmını oluşturan Filistinli Arap nüfusun mecliste doğru orantılı olarak temsil edilememesidir. Zira Arapların mecliste 20-24 arasında bir sandalye kazanması mümkün iken, son seçimde bu rakamın sadece 10’da kalması ortada büyük bir temsil sorunu olduğunu göstermektedir.

Son anketlere göre, sağ blok olarak tanımlanan Likud, dinci Shas ve UTJ partileri ile yasaklı Kahanist partinin devamı niteliğindeki Dindar Siyonist partinin toplamı ancak 60’ı bulmaktadır. Buna mukabil Gelecek Partisi, Ulusal Cephe, Evimiz İsrail, İşçi Parti ve Meretz partilerinden oluşan merkez ve sol cephe ise 52’de kalmaktadır. Ra’am ile Hadash-Ta’al partilerinden oluşan Arap partilerinin ise 8 milletvekili çıkarması beklenmektedir.

Dolayısıyla seçim sonucunu bir önceki seçimde olduğu gibi Arap partilerinin belirleyeceği anlaşılmaktadır. Henüz taraflarını belli etmeyen bu partilerin seçimden sonra yapılacak tekliflere göre pozisyon almaları ve İsrail siyasetinde daha etkili bir konuma gelmeleri kaçınılmaz gözükmektedir.