Dünya ekonomisinde yaşanan olumsuzlukların etkisinin her geçen gün arttığı son dönemlerde ülkelerin, işletmelerin ve bireylerin borçlanma oranlarında da ciddi oranda artışların olduğunu söylemek mümkündür.

Ülkeler makro ekonomik açıdan çarklarını çevirebilmek adına, işletmeler hizmet vermiş oldukları alanlardaki varlıklarını sürdürebilmek adına ve bireyler de kendi bütçelerine yetebilmek adına borçlanmaktadırlar.

Borçlanmak tarihin her döneminde vardı ve bundan sonraki dönemlerde de varlığını sürdürecek bir olgu.

Ama borçlanmayı yaparken katlanacağımız maliyetin boyutunu da bilmek bizim için son derece hayati öneme sahip bir durumdur açıkçası.

Maliyet boyutunu düşünmeden, borçlanmaya başlamadan hesap yapmayan ve borcun ödeneceği dönemlerde nasıl bir bütçe dengesiyle karşı karşıya kalacağını hesaplayamayan gerek şirket gerekse de birey, başarısızlıkla sonuçlanacak bir yola girdiğinin farkında olmalıdır.

Ülkemizde bu anlamda son dönemdeki veriler pek iç açıcı değil aslında. Şöyle ki özel sektörün ülke dışından aldığı borçları çevirme oranı yüzde 200’leri aşmış durumda.

Bu ne demek diye soranların olduğunu duyar gibiyim ki onlara bunu şu şekilde izah etmek isterim; örneğin özel sektörün 10 milyon dolar borcu olsun. Bu borcun 1 milyon dolarını ödeyip 2 milyon dolar daha borçlanması demektir bu durum.

Yani sonuçta özel sektörün borcu 10 milyon dolardan 1 milyon doları ödenerek 9 milyon dolara düşerken borcu çeviremediği için 2 milyon daha borçlanarak toplam borcu 11 milyon dolara çıkmış anlamına gelmektedir.

Bir anlamda borcun katlanarak yükseldiği bir durumla karşı karşıyayız demek daha yerinde bir tespit olur.

Burada alınan makro ihtiyati tedbirler sebebiyle yurt dışından borçlanma yolunun seçilmesi en büyük etken olarak görülmelidir.

Bir de bunun yanında yükselen maliyetler ve işletme sermayesine duyulan ihtiyacın artması işletmelerin borçlanma oranlarını artırmakta, borç için yurt içinde ki bankaların kredi dağıtımında ince eleyip sık dokuması yüzünden de şirketler yurt dışına yönelmektedir.

Alınan önlemlerin bu perspektiften bakılarak yeniden değerlendirilip ardından piyasalara yeni haliyle sunulması birçok yönden olduğu gibi borçlanma oranları tarafından da önem arz etmektedir.

Borçlanma oranlarından ötürü birçok yabancı firma Türkiye’de faaliyet gösteren yerli firmaları satın almak veya ortak olmak üzere çalışmalar yürütmektedirler. Çalışmaların oranı ve hacmi de her geçen gün daha da artmaktadır.

Bunun yanında üretimlerini Türkiye’ye kaydırmak üzere planlamalar yapan Avrupalı birçok firmanın da olduğunu söylemekte konunun ehemmiyetinin anlaşılması bakımından da ayrıca fayda vardır.

Diğer taraftan ülkemizde politika faizinin inmesine rağmen kredi faizlerinde yaşanan yükselişten ötürü de borçlanma oranları bu düzeylerde seyretmektedir. Yani özel sektörün özellikle yurt dışı kaynak aramasının arkasında yatan ana sebeplerden birisi de budur.

Bu oranlar makul seviyelere indirilemediği sürece katlanılan faizlerin yükseldiğine şahit olmaya devam edeceğiz ki böyle bir ortam ekonomimiz için oldukça ama oldukça olumsuz bir tablonun yaşanılma ihtimalini artırmaktadır.

İçinden geçtiğimiz dönemin, herkesin hesabını çok çok ince eleyip sık dokuyarak yapacağı bir süreç olduğunu hatırlamamız gerektiğini bilmemiz gereken bir periyottur.

Hesaplarımız ne kadar hassas olursa hata yapma oranımız da o kadar düşecektir.