Bugünlerde muhalefetin çelişkilerle dolu bir vaadini dinliyoruz…

Neymiş, bu ülkeye hukukun üstünlüğü ilkesini getireceklermiş; “üstünlerin hukuku hâkim” iddiasıyla…

Peki, gerçekleri ne söylüyor?

Zira dünyanın her yerinde ve herkes “hukuk, adalet” diyor…

Bu kavramlara -bu haliyle- itiraz edecek bir Allah kulu olabilir mi?

Ama aynı şahsiyetler -bu halleriyle- hukuku ve adaleti “plastik kavram” seviyesine indirgeyerek bir algı yönetmeye çalışıyorlar…

Bunu nereden mi anlıyoruz?

Çok basit değil mi?

“Hukuk yok” diyenlere; “Peki, hangi hukuk anlayışını getireceksiniz?” sorusunu yönelttiğinizde alacağınız cevap size çok şey ifade edecektir…

Bunun yanında bugün adalete karşı verdikleri sınavı da dikkatle takip ettiğinizde çok açık cevaplar bulabilirsiniz.

“Adalet” diyerek “hak” istedikleri ve iktidarı da adaletsizlikle suçladıkları davalara bakınca, insanın geleceğe dair endişeleri artıyor…

Sahi, kim ve ne için “adalet” istiyorlarmış?..

Bütün KHK’lılara, Silahlı Kuvvetlere kimyasal silah iftirası atanlara, Gezi olaylarında toplumu kışkırtanlara, ekmek üzerinde topluma “aptal” diyen sahte bir fırıncıya, yolsuzlukla suçlanan belediye başkanına, hakaret ettiğini kabul eden ama “hâkimlere değil, İçişleri Bakanına dedim” diyen İBB Başkanına, milletin değerlerini aşağılayan İl Başkanlarına ve daha nice kabulü mümkün olmayan olaya… 

Hatırlayın, en büyük “adalet” iddiası Kılıçdaroğlu ve MİT tırları hadisesiyle başlamadı mı?

Devletin sırlarının ifşa edilmesi sebebiyle yetmiş yaşındaki bir siyasetçi güya Enis Berberoğlu için “adalet (!)” istiyordu…

Fakat daha sonra anladık ki, meselenin ucunun kendisine uzanacağını anladığı için bir ön alma çabasıyla kendisi için yürümüş…

Zira kendi adamları bile bilgilerle ilgili onu işaret ediyorlardı…

Bende, “Bir insan yetmiş yaşında başkası için bu sıcakta dört yüz kilometre yürür mü?” demiştim…

Gerçekten yürümezmiş demek ki…

İBB Başkanı da arkasına aldığı siyasi desteği, hukuka karşı örgütleyerek kendisine bir “hakaret etme özgürlüğü” sağlamak istiyor…

Yasalara, onun için özel olarak konması mümkün olmayan ve hiç kimseyi dışarıda bırakmayan hatta kendisine hakaret edildiğinde, onu da savunacak olan bir hukuk kuralını yok saymak, hangi özgürlüğün talebidir…

Akıllara, “Mahkûm olup kahraman olmak istiyor” iddialarını bile getiren bu çaba, hangi evrensel hukukun ilkesine tabidir…

İsteten karar, “muz cumhuriyeti” kararı mıdır?

Hakaret karşılıksız kalamaz; lakin bu saatten sonra bir kararla “kahraman” edilmesine vesile de olunmamalı…

Zira “hem hakaret etti hem de kahraman oldu” manşetleriyle dünya tarihine geçmek çok acı verici olacaktır…

Kötü söz sahibini yükseltemez…

Aklıselim bu topraklardan uzaklaşmayacak, hakaret dili övülmeyecektir…