CHP’nin vizyon belgesini açıkladığı gün, anladık ki eski kodlar hâlâ canlı bir şekilde varlığını sürdürüyor.

3 Aralık’taki resim şöyleydi; Kemal Kılıçaroğlu, ekibi ve CHP’liler salonda oturmuş ABD’den telekonferans yöntemiyle bağlanan Jeremy Rifkin’i can kulağıyla dinliyorlardı. Tabii simultane çeviri sadece protokole yapıldığından salondaki İngilizce bilmeyenler boş boş bakmakla yetindiler.

Ama buradaki esas mesele şu; CHP ekonomik anlamda daha fazla refah ve ekonomik sorunlara çözüm vadederken, ABD’li bir ekonomistin başdanışman edinilmesi.

Toplantının tarzı ise bambaşka bir mesaj veriyordu. Amerikalı başdanışman, Türkiye’ye gelmeye tenezzül etmemiş âdeta akademik bir toplantıda öğrencilerine ders verir gibi CHP’lilere çevrimiçi konuşmuştu.

CHP tabanı bu durumun kendileri için saygısızlık içerdiğini ve değersizlik hissi oluşturduğunu söyledi.

Organizasyon; şekil, usul ve yöntem itibarıyla sınıfta kalmış bir etkinlik olarak seçim propaganda sürecine not edildi.

Çok önemli bir husus var. Siyasi parti teamüllerine bakıldığında durum çok net şöyledir; bir toplantıya bir kişi konuşmacı olarak telekonferans yöntemiyle bağlanıyorsa, bağlanan kişi organizasyonu yapan kişi veya kurumların hiyerarşik olarak üstünde olan kişi veya temsilcidir.

Buradan şu soru çıkar. CHP, ABD’nin güdümüne mi girdi?

AMERİKALI BAŞDANIŞMAN FİKRİ YENİ DEĞİL

CHP’nin Rifkin’e tonlarca para ödeyip üstüne bir de rezil olması, bugünün konusu olsa da umarım seçim sonrası kalıcı bir tabloya evrilmez. Umarım bu ülke ABD’li “temsilci”lerle daha çok muhatap olmaz.

Vaktizamanında bunun gibilerini çok gördü Türkiye.

Ülke olarak 2000’lerin başında ekonomik olarak Türkiye, çok büyük bir çöküş yaşadı.

Ekonomik buhranın içinde siyasiler, ABD’den “kurtarıcı” modunda apar topar Kemal Derviş’i getirdiler. Sonra ne oldu? Ecevit hükûmeti Kemal Derviş’i ekonomi bakanı olarak ilan etti. Derviş ise ülkenin olmayan ekonomisini daha da batırdı, binlerce esnaf kepenk kapattı, yüzbinlerce vatandaş işsiz kaldı. Facia bununla da bitmedi. Ekonomi daha da dışa bağımlı hâle getirildi ve bu olaylar sonrasında 2002’de iktidara gelen Erdoğan, IMF’ye olan borcumuzu ödemek için tam 11 yıl büyük çaba gösterdi. 2013 yılında tüm borcumuz kapandı ve Türkiye, kene gibi yapışmış bir sorundan ancak bu şekilde kurtulabildi.

Kötü hatıraları canlandıran, olumsuz hafızayı tetikleyen bu hamle, CHP için yenilginin başlangıcıdır, diyebiliriz.

CHP yine göbekten ABD’ye bağlı olduğunu bir kere daha ortaya koydu.

CHP, ekonomiden sağlığa, eğitimden ulaşıma yerli bir akılla hiçbir yeni şey ortaya koyamayacağını bir kere daha ispatladı.

CHP, sadece bir kukladır. Özgür iradesi yoktur.

ABD içinse CHP, emir eri gibi öğrenci modunda, bir şeyleri öğretmek ve uygulatmak amacıyla karşılarında hizalandırılan kendi misyonlarının dış ülkelerdeki temsilcileridir.

CHP’NİN ADAYI NETLEŞTİ

3 Aralık vizyon belgesi buluşmasının bir çıktısı var.

O da Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin adayı olması.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasındaki iddia parti içine yönelik büyük mesajlar taşıyordu.

Kaftancıoğlu ve İmamoğlu’nun el sıkışmaması ise parti içi kamplaşmayı açığa çıkardı ve İmamoğlu’na gereken mesaj verildi.

CHP’nin adayı Kılıçdaroğlu’dur.