Kalbinde maraz olanlar için başa alınmış bir not.

Bir Müslüman olarak, 6 yaşındaki bir sabinin istismar edildiği yönündeki bir hadiseyi, bırakın savunmayı yüreği titremeden inceleyebilmeyi bile gayr-i insani ve gayr-i İslâmî bulduğumu peşinen belirtmek isterim.

Bu duruşumun, yaşandığı iddia olunan son menfur hadiseyle bir ilgisi yoktur.

İnandığım değerler bana en başından beri bunu öğretmiştir zira.

 *

Bu nota bağlı olarak şu hususu da hassaten vurgulamak isterim.

Suçun şahsiliği ilkesi gereği, bir kimsenin işlediği bir suçun bir cemiyete, kavme, millete, ırka ve dine teşmil edilmesinin de en az bahse konu menfur hadise kadar büyük bir zulüm olduğunu ilan etmeyi bir insaniyet vazifesi addederim.

 *

Yine bu nota bağlı olarak, önemli bir noktaya işaret etmeden geçmeyi bir eksiklik sayarım.

Dünyanın her yerinde bu türden adli vakalar mahkeme kararı olmadan yaşanmış gibi yansıtılamaz.

Masuniyet (kimisi buna masumiyet diyor) karinesi gereği, soruşturma ve yargılamanın tamamlanması gerekir.

Bir kimse faraza, birini öldürdüğünü iddia edip kolluk güçlerine teslim olsa bile ona katil değil, zanlı muamelesi yapılır.

Zira olur ki, o kişi bir cinayeti üstlenerek başka birini koruyordur ve adaletin tecellisini engelliyordur.

Bu nedenle kılı kırk yararcasına yargılama yapılır ve bu adilane yargılama sonucunda karar verilir ve ne denecekse bu karardan sonra denilir.   

 *

Uzun bir not oldu, farkındayım.

Muhatap kaldığımız, öküzün altında buzağı aramayı marifet bellemiş kimi zalim ve İslam düşmanı tiplerin, istismarının önüne geçebilmek için not mecburen uzadı.

 *

Şimdi, gelelim insan olanın yüreğini titretecek bu meş’um olay sonrasındaki gelişmelere…

İslâm’a muarız malum çevreler, yaşandığı iddia edilen böylesine aşağılık bir hadiseyi âdeta nimet addedip inandığımız değerlere, kitabımıza ve peygamberimize arsızca ve hayâsızca saldırdılar.

Mensubu oldukları seküler çevrelerde benzeri iğrençlikler söz konusu olduğunda, her daim üç maymunu oynadıkları hâlde, mezkûr hadisede, zanlının mensup olduğu cemaati ve bunun üzerinden de İslâm’ı hedef aldılar, gözlerini bile kırpmadan…

 *

Her seferinde olduğu gibi bu saldırganların başını, yine CHP ve bu partinin ileri gelenleri çekti.

Partisindeki onlarca taciz ve tecavüz vakasına gözlerini yuman genel başkan, hadise daha kamuoyunca bilinmeden çok önce üzerine düşen her şeyi kâmilen yapan devletin kurumlarını hedefe koyarak Adalet Bakanlığının önüne koştu. 

Partinin sözcüleri, Meclis kürsüsünden bu millete hizmeti gaye edinmiş kuruluşlara ahlaksızca küfrettiler.

 *

Tipik bir 28 Şubat manzarasına tanıklık ettik bu süreçte.

İslâm’a düşmanlığı varlıklarının yegâne sebebi addetmiş bu kesimleri anlamak zor değil aslında lakin bu kez yanlarında ‘bizdenmiş’ gibi görünen iş birlikçiler de vardı.

Hadiseyi bir seçim malzemesi gibi görüp, “bize de pay düşer’ hesabı yapanları, bu millet unutmayacaktır elbette.

 *

Bu gelişme bize şu hakikati bir kez daha gösterdi ne yazık ki…

Anılan güruh, ellerine geçecek ilk fırsatta inandığımız değerleri acımasızca ve bu kez bir daha belini doğrultamayacağı bir biçimde hâk ile yeksan etmekte bir an olsun tereddüt göstermeyecektir.

Hiç kimse bunu aklından çıkarmasın!