Dünyanın en zengin insanı olan Elon Musk’ın ismi, ona şöhreti ve serveti getiren Tesla ve Space-X gibi başarılı teknolojik girişimlerden daha çok son günlerde paylaştığı veya birilerine paylaştırdığı “Twitter Files” olarak isimlendirilen belgeler nedeniyle gündemde.

Hatırlanacağı üzere Musk, Twitter’ı sancılı bir süreçten sonra 44 milyar dolar ödeyerek satın almıştı. Selefi Jake Dorsey’den patron koltuğunu devir aldıktan sonra ilk yaptığı açıklama ise Twitter’daki yasakları kaldıracağı ve burayı daha özgür bir platform haline getirmek istediği şeklinde olmuştu.

Gerçi Musk’ın ilk icraatı yaygın işten çıkarmalar olmuştu ama Kasım sonu itibariyle verdiği mesajlarda yakın zamanda bombaları patlatacağına yönelik ipuçları vardı. Velhasıl öyle de oldu.

2 Aralık 2022 tarihinde, Matt Taibbi isimli bir gazetecinin hesabından paylaşılan birinci dalga belgelerde; Abd başkanı Biden’ın oğlu Hunter Biden’ın dizüstü bilgisayarında bulunan belgelerin sansürlenmesiyle ilgili dâhili karar süreçleri gözler önüne serildi.

Yayınlana belgeler;  iç yazışmalar, chatleşmeler, mesajlaşmaların ekran görüntüleri, bilgi notları ve dâhili mesaj gruplarındaki sohbetlerin görüntülerinden oluşmaktaydı. Yani bunlara dışardan birinin ulaşması pek mümkün değildi.

Dolayısıyla belgelerin kaynağı olarak tüm oklar Musk’ı işaret etmekteydi. Zaten Musk da hiç yalanlamadı bunları.

Sonra, Bari Weiss ve Michael Shellenberger isimli gazeteciler devreye girdi. Her biri farklı belgeler paylaştı. Bunlarda da; bazı hesapların görünürlüklerinin nasıl azaltıldığı veya arttırıldığına yönelik süreçler yani sansür işlemleri, Trump’ın 6 Ocak 2021 kongre baskını sonrası hesabının önce askıya alınıp ardından da süresiz olarak kapatılmasına yönelik karar süreçleri ve bu süreçle ile detay bilgiler paylaşıldı.

Twitter’daki ifşalar başladıktan sonra Musk, Twitter dosyaları ve Hunter Biden ile ilgili bilgilerin paylaşılmasına mani olmaya çalıştığı iddia edilen ve Biden yönetiminin sosyal medya üzerinden uyguladığı manipülasyonları kurum içinde yapılandırdığı söylenen eski FBI danışmanı avukat Jim Baker’ı kovduğunu açıkladı.

Ardından da, hakkında pedofili ve siber zorbalık iddiaları olan Yoel Roth isimli küresel güvenlik şefinin işine son verdi ve güvenlik birimi lağvetti.

Bununla yetinmeyen Musk, siyasi bir tavırla Twitter’a müdahale ettiği iddia edilen “Güven ve Güvenlik Komitesi” isimli grubu da lağvettiği açıkladı. Keza bu komitenin; toplumun algısını yönetmek için çalışmalar yürüttüğü, popülerleşmesi istenmeyen bilgi ya da kişilerin kara listeye alınarak sansürlediği ve takipçilerin dikkatini çekmesine mani olduğu ileri sürülmekteydi.

Peki tüm bunlar ne anlama geliyor?

Twitter’ın başındaki kişinin iddiasına göre, Twitter şimdiye kadar kurum içinden veya dışından (Demokrat Parti yöneticileri, FBI ve CIA’den) aldığı talimatlarla hem ABD hem de dünya siyasetini etkilemek için siber operasyonlar yapmış ve yapılmasına izin vermiş.

Bunlardan bazılarının; 2020 başkanlık seçimlerinde Hunter Biden ile ilgili bilgilerin sansürlenerek seçmenin Biden lehine manipüle edilmesi, 6 Ocak baskını sonrası Trump hakkında yapılan olumsuz haberler ve hesabının kapatılması, hedef ülkelerde Abd yönetimine muhalif kişilerin itibarsızlaştırılması ve seslerinin kısılması ile bu ülkelerdeki algı operasyonları olduğu söylenebilir.

Görüldüğü üzere ABD yönetimi, şirketlerin aksi yöndeki tüm garantilerine rağmen sosyal medya platformlarını istediği gibi kullanabiliyor. Okunamaz denilen özel mesajları okuyor, kişileri takip edip profiller çıkarıyor, toplumların davranış kalıplarını çıkarıp kendi çıkarlarına göre yönlendirebiliyor, istediklerini parlatırken istemediklerini sansürleyip itibarsızlaştırıyor.

Bakalım yeni belgeler yayınlandıkça daha neler açığa çıkacak ve biz nasıl bir etkiye maruz kaldığımızı öğreneceğiz.

Bu durumda biz ne mi yapacağız? Aslında sosyal medya platformlarını kullanmak istiyorsak fazlada yapacak bir şey yok. Ama yine de bu küresel tezgâhın oyunlarına maruz kalmamak için biraz daha dikkatli olabiliriz.