İnsanı kandıran bir şey var bu dünyada. Gözlerini boyayan, boyasıyla aldatan ve en sonunda da mağlup eden bir şey. Hırs mı, tamah mı, kibir mi bilmem ama var. Bir şekilde kendine mecbur eden ve sonra da insana mahcup eden bir şey bu.

Dervişin biri talebeleriyle dergahına giderken yol kenarında birkaç yavru köpeğin birbirleriyle oynadıklarını görür. Bu hal talebelerden birinin çok ilgilisini çeker. Bir zaman dikkatle izledikten sonra yanında yürüyen bir diğer arkadaşına döner ve der ki;

- “Şu küçücük hayvanlara bak! Nasıl da anlaşıyorlar, dalaşmadan didişmeden… Keşke insanlar da bunca kavgaya, bunca hasede tutuşmasa da şunlardan ibret alsa”

Tam sözünün devamını getirecektir ki uzaktan onun söylediklerini işiten derviş girer araya;

- “Ey molla” der “sen bakma onların öyle kardeş gibi durduklarına. Aralarına bir kemik atıver de o zaman gör kardeşliği…”

Ortada paylaşacak bir şeyler yokken dost olmak, kardeş olmak kolay iş. Zira ne diğerinden alacak ne de diğerine verecek bir şey var. Yok olanı paylaşmak kolay yani. Hatta yokken herkes cömert. Ama ah ki bir çoğalınca elde olan işte o zaman başlıyor kavga ve kimse elinde olanı bir başkasına vermek istemiyor. Aslında şöyle demek daha doğru; ganimeti paylaşmak istemiyor kimse. Belki de insan olmanın hamurunda bu var. Ve elbette bunun dışında tutulacak ve hayranlıkla bakılacak olanlar da var çok şükür. Ama bu meselede kaht-ı rical var. Yani az böyleleri, çok az, azdan da az…

Şimdi etrafımıza bakınca bin türlü insan var. Hepsi bizle, bizimle, yanımızda ve yakınımızda. Belki sevdikleri için belki menfaatleri için ya da belki mecburiyetleri onları buna zorluyor. Tam olarak bilmiyorum. Ama çok merak ediyorum; zaman değişince, bizler değişince, elimizdekiler eksilince, güçsüzleşince, sessizleşince yine aynı yerde yani yanımızda duracaklar mı? Yoksa karşımıza dikilip yolumuzu durduracaklar mı?

Can yakıcı sorular bunlar, biliyorum. Belki de onun için “derdini dinleyecek, kendiyle yürüyecek sadece bir dostu olandan daha bahtiyar kimse olamaz” diye yazmıştım ben. Yine oradayım, aynıyım ve aynı yerdeyim. Dilimde yine aynı cümle var. Etrafımda yine aynı az insanlar. Çoğuna tahammülüm yok. Zira ne kadar insan varsa o kadar vicdanımda yükü oluyor.

Ama şimdi merak ediyorum ne olacak diye. Araya dünyalık girince ne olacak?