Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde başlattığı Ukrayna’nın işgaline yönelik saldırı, pek çok Avrupa ülkesini olduğu gibi Nato şemsiyesi altında olmayan Finlandiya ve İsveç’i de ziyadesiyle kaygılandırmaya başlamıştır.

Özellikle Finlandiya’nın Rusya ile 1340 km’lik uzun bir sınırı olması ve Rusya’da son dönemde yükselen eski imparatorluk sınırlarına ulaşma hayalleri nedeniyle hissedilen rahatsızlık, Nato üyeliğini Rusya’ya karşı kendini güvenceye almak için yegâne tercih olarak ortaya çıkarmıştır.  

İsveç te, Finlandiya ile benzer kaygılar nedeniyle uzun süredir devam ettirdiği tarafsızlık pozisyonundan bu süreçte vazgeçerek Nato’ya katılmak istediğini bildirmiştir.

Bu iki ülkenin üyelik başvurusunda bulunması Nato tarafından da memnuniyetle karşılanmıştır. Zira Nato’nun soğuk savaş sonrası hayata geçirdiği genişleme politikası kapsamında 1999 ve 2004 yıllarındaki genişlemelerde Finlandiya ve İsveç dışarda kalmıştı.

Ancak temelinde bir güvenlik teşkilatı olan Nato’ya üyelik için mevcut üyelerin tamamının onayı gerekmektedir. Yani kararlar oy birliği esasına göre alınmaktadır. Dolayısıyla Finlandiya ve İsveç’in üyeliğe kabulü için Türkiye’nin de onay vermesi gerekmektedir.

1952’den beri Nato üyesi olan Türkiye, birliğin açık kapı politikasını desteklemiş ve bu kapsamda yukarıda zikredilen genişlemelerde hep olumlu bir yaklaşım sergilemiştir. Ancak bu iki ülkenin uzun zamandır Türkiye’nin terörle mücadelesindeki sözde insan hakları ihlalleri nedeniyle olumsuz bir tavır sergilediği de bilinmektedir. Hatta bu sebeple Türkiye’ye savunma sanayine ürünlerine yönelik zımni bir ambargo da uygulanmaktadırlar.

Yunanistan’ın Makedonya’nın Nato’ya üyeliğini sırf ülkenin ismi nedeniyle 11 yıl boyunca veto ettiği ve nihayetinde isim değişikliği yapıldıktan sonra üyeliğe onay verildiği hatırlanınca, Türkiye’nin de bu iki ülkeden, ulusal güvenliğini tehdit eden terör örgütleriyle mücadele konusunda taleplerde bulunması şaşırtıcı olmamalıdır.

Türkiye’nin iki ülkenin üyeliği için bazı şartlar ileri sürmesi ve aksi takdirde üyeliğin veto edileceğine yönelik niyet beyanından sonra, taraflar Haziran ayında Madrid’te yapılan Nato zirvesi öncesinde bir araya gelmişler ve Nato genel sekreterinin de iştirakiyle bir anlaşma imzalamışlardır.

“Üçlü muhtıra” olarak bilinen bu belgeye göre Finlandiya ve İsveç, “üye ülkelerin milli güvenliğinin yanı sıra uluslararası barış ve istikrara doğrudan tehdit teşkil eden terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede tam dayanışma ve iş birliği içerisinde olacaklarını” taahhüt etmiştir. Bu kapsamda, Finlandiya ve İsveç’in PYD/YPG ve FETÖ terör örgütlerine destek sağlamayacakları da kayda geçirilmiştir.

Ayrıca bu iki ülkenin Türkiye’ye yönelik uyguladığı savunma sanayi ambargolarının kaldırılacağı da bildirilmiştir. Bununla birlikte mevcut yasaları nedeniyle bazı konularda rahat hareket edemeyen bu ülkeler, Türkiye’ye verdikleri sözleri yerine getirmek için bazı kanunlarında ve anayasalarında gerekli değişiklikler yapacakları sözünü de vermişlerdir.

Dolayısıyla Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in Nato’ya üyeliklerine onay vermesinin yolu açık ve sarihtir. O da üçlü mutabakatın şartlarının yerine getirilmesidir.

Ancak son günlerde yaşanan bazı gelişmeler, bu ülkelerin sözlerinin ardında durmakta zorlandıklarını göstermektedir. Zira Türkiye tarafından iadesi talep edilen bazı PKK/PYD ve FETÖ terör örgütü üyelerinin iadesinde zorluklar çıkarılmaktadır.

Bu süreçte Türkiye’ye baskı yaparak kararından döndürmeye çalışmak beyhude çabalardır. Zira Türkiye’nin önceliği kendisine yönelik tehditlerin bertaraf edilmesidir. Bunun için de hiçbir baskıya boyun eğmeyecek ve muhataplarının üçlü mutabakattaki şartları yerine getirdiğini görene kadar üyeliklerine onay vermeyecektir.

Finlandiya ve İsveç’in Nato’ya üyelik konusunda ne kadar ciddi oldukları, önümüzdeki süreçte atacakları adımlardan anlaşılacaktır. Zira iç hukuk veya AB içtihadı gerekçe gösterilerek sürecin geciktirilmesinin Türkiye nezdinde bir karşılığı bulunmamaktadır. Çünkü Türkiye sözlere, vaatlere değil icraata bakacak ve ona göre kararını verecektir.