Bakmayın siz öyle herkesin “bilim de bilim” dediğine…

Yakın geleceği, bütün hezeyanlarıyla, uydurmalarıyla bezeyip bize göstermek isteyen çok ciddi bir kitle var…

2023 tahminlerini de yine medyumlardan, astrologlardan ve herşeyologlardan alan çok organize, inanmış bir kitle bu…

Onlar açısından büyük bir başarı olsa da ömrünü bilime adamış olanların çok büyük bir üzüntüyle izlediği akıl tutulmasıdır yaşananlar…

Bir yandan “Teke Tek Bilim” programıyla bilimi öncelediğini gösteren bir şahsın, diğer taraftan ve her yıl, mutlaka gelecek yılı bir astroloğa yorumlatması ne yaman bir çelişkidir…

Bu yıl başka bir garabete daha şahit oldum…

Bir kanal, yılbaşı yemeği formatlı bir programda bu ülkenin itibarlı tarihçisi İlber Ortaylı’nın karşına bir astrolog oturtmuştu…

Koskoca bir bilim insanına aslında “kim” olduğunu, nasıl bir karaktere sahip olduğunu arsızca ve hicap duymadan anlatıyordu…

Hoca da müstehzi çıkışlarıyla aslında ona hadsizliğini bildirmeye çalışıyordu ama orada olmasıyla nafile bir hâl içindeydi…

Bu sadece astroloğu sorumlu kılan bir şey değil elbette…

Onunla aynı masaya oturup, kendisini ona yorumlatan bilim insanını da aynı vebalin için katıyor…

Çok ciddi kanalların bu animist/ilkel kabile geleneklerini bilim çağında insanların hayatına sunma çabası, anlaşılır gibi değil…

Bu yıl en çok şaşırdığım şeylerden biri de TGRT gibi bir kanalın bu kervana katılmış olmasıydı…

Geldiğimiz noktada çok fazlasıyla can yakan şeylerden biri de astrolog ya da bu çağrışımda birçok başlığın bazı üniversitelerin Sürekli Eğitim Merkezleri tarafından sertifikalandırılması ve çok büyük de bir teveccüh görmesidir…

“Yoga” denen ve Budizm’in “ibadet”lerinden oluşan formları esas alan pek çok başlığın aynı şekilde sertifikalandırılıyor olması ve bunun da bir “modernlik” statü aracı olarak takdim edilmesi yine çok ciddi bir sorundur…

Bu coğrafyanın kendi inanç kodlarını taşıyan her tasavvufi formun “gerici” olarak takdim edildiği bir zeminde, Budistlerin “Yoga”sının bir “statü ritüeli” olması, geldiğimiz noktanın vahameti açısından hafife alınacak bir şey değildir…

Astrolog ya da medyum denen “uyanık” tabakası belli ki siyasetten uluslararası ilişkilere pek çok konuyu takip ediyor ve bu alanın akademisyenlerini dinliyorlar ve inandırıcı olmanın yolunun buralara eklemlenmek olduğunu iyi biliyorlar…

Kitlelerin genel eğilimlerine muhalif kalmadıkları için de “a evet adam ilginç şeyler söylüyor” dedirtiyorlar…

Bilimsel analizleri, “astroloji” prizmalarından yansıtarak “ustaca” kırılıma uğratıp kendi soslarına buluyorlar; barnum kavramların gücünü de katarak…

Onların çok sistematik davrandığı açık…

Lakin onların bu uyanıklığına maruz kalan kitlenin ne kadar farkında olduğu konusunda o kadar emin değilim…

Yaptıklarından çok ciddi bir kitlenin etkilendiğini, bu etkiden pay kapmak isteyenlerin sertifika programlarına koşmasından anlamak mümkündür…

Bilimin zor ve meşakkatli yollarından değil de kısa yoldan ve “uyanıklıkla” sonuca gitmek isteyenlerin çoğalması, geleceğin medyumlara daha fazla esir edileceği anlamına geliyor…

Güncel siyaseti bilimin değil de yalanın, komplonun, gerçek ötesiliğin esir almaya çalışması bile bu endişe için haklı bir sebeptir…

“Bilim” diyenlerin gittikçe daha “ilkelci” hâle gelmesi yolunu falcıya ve medyuma bağlayıp ruhunu “Yoga” ile dinlendirmesi, üzerinde ciddi olarak düşünmeyi gerektiriyor…

Şaşı baktırıp şaşırtan bu kitleye karşı yeterince savunmamız yok; “yumuşak” hâllerinin etkisiyle…

Bir kez daha hatırlatayım istedim…