Düşünürlerin her toplumda önemli bir yeri vardır.

Düşünürler, toplumun önünü, yöneticilerin ufkunu açan nadide insanlardır.

Bizim kültürümüzde düşünürlere, fikir adamlarına, kalem erbabına ‘münevver’ denir.

‘Aydın’ diyen, ‘entelektüel’ diyen de vardır ama biz münevver demeyi tercih ederiz.

Geçmişten günümüze gelene kadar önemli yöneticiler, icra makamındaki insanlar genelde münevverlerimize kulak vermişlerdir.

Açamadıkları kapıları onların değerli fikirleriyle, bakış açılarıyla açmışlardır.

Tıkandıkları zaman ya kitaplarına başvurulmuş münevverlerin ya da yaşıyorlarsa kendilerinden fikir alınmıştır.

Herhangi bir konuda kötüye doğru gidişat varsa yapılacak iş bellidir.

Sorun teşhis edilir ve çözüm yolları aranır.

Ülkemizde hemen herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu ne?

Eğitimin gidişatının iyi olmadığı…

Peki, sorun bu kadar aşikâr iken neden önlem alınamıyor? Sorunlara neden kimse çözüm bulamıyor?

Geçmiş zamanlarda sorunlara nasıl çözüm bulunduğunu izah etmeye çalıştık yukarıda…

O hâlde soruları soralım:

Türkiye’de münevver kıtlığı mı var?

Diğer soru da şu:

Ülkemizde münevver insan çok da kıymeti mi bilinmiyor?

Bir başka soru:

İcra makamındaki insanlar, yöneticiler kendileri mi münevver de münevver insanların fikirlerine ihtiyaç duymuyorlar?

Bu üç sorunun cevabı ne olursa olsun, sorun devam ediyorsa bunu düşünmek zorundayız.

Bununla ilgili neler söylenebilir?

Ülkemizde fikir ve düşünce adamı hayli fazla aslında!..

Bunlardan kimileri gece sabahlara kadar oturup çalışıyorlar, kitaplar okuyorlar, hocalarından dersler alıyorlar, makaleler yazıyor, bildiriler sunuyor, sempozyumlara katılıyor, konferanslar veriyorlar.

Kimileri, yapılan her şeyi eleştiriyor, ideolojisini sevmediği birinden gelen her türlü fikre kapılarını kapatıyor, kendi fikrine kulak vermeyeni anında beceriksiz ilan ediyorlar.

Radyo frekanslarını duyduğumuzu düşünsenize…

Açık havada gezerken o bölgede yayın yapan tüm radyolardan çıkan sesleri duyuyoruz, ne olur? Hiçbir şey anlaşılmaz.

Bizim düşünürlerimiz de aydınlarımız da münevverlerimiz de hep bir ağızdan konuşuyor.

Kimse kimsenin fikrini beğenmiyor, herkes kendi fikrinin sorunlara çözüm olacağını düşünüyor.

İcra makamındakiler de “Sizin fikriniz önemli olsaydı burada ben değil siz oturuyor olurdunuz” diyor galiba ki kimseden fikir almıyor.

Alıyorsa işler neden düzelmiyor?

Eğitim neden hâlâ millî değil? İlkokula inançlı giden çocuk üniversiteden mezun olurken neden inançsız oluyor?

Kimisi de çalışıyor.

Birkaç çocuğun elinden tutabilir miyim?

Birkaç insana faydam dokunabilir mi?

Bir gönüle girebilir miyim? Alışılmışın dışına çıkarak insanları iyi yöne doğru kanalize edebilir miyim, düşüncesinde…

Bizde mücahede adamı yok. Mücadele adamı yok.

Akıl desen, herkeste var…

Konuşanların çoğu iş yapsa, bir kişinin elinden tutsa, yığınlarca insan belki de kurtulur.

Tamam, eğitim belki hemen millî olmaz ama…

Millî insan yetiştirilebilir…