Yalancılığın dozu ve göz diktiği hedefler arttıkça onu tanımlayan kavramların da ileri seviyelere taşınması kaçınılmaz oluyor…

Zira yalanın hiçbir şekli kabul görmemeliyken, bugün muhalefetin geldiği seviye artık yama tutmayacak bir açık hâlini almıştır…

Bu yalancılığın kendine ait yeni bir dil/üslup kazandığı ve bu dil ile geleneksel olanı hegemonyası altına almak istediği gerçeği dışarıda bırakılamaz…

Bu “hegemonyal yalancılık” ürettiği kavramlarla ve sanal sembollerle, karakterlerle gerçek aleme ya da siyasete alternatifler üretiyor…

En gerçek ve kalıcı iktidarların “dil” ile kurulduğunu ve bir insanın kavramları ne kadar ise dünyasının da o kadar olduğu hakikati düşünüldüğünde, nasıl bir kötülükle karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz…   

Üretilen bu paralel ama sanal versiyonlar, gerçeği üzerinde yapılamayan her türlü tahribatı rahatlıkla yapabilmenin imkanını da sağlamış oluyor muhaliflere…

Bunu nasıl mı yapıyorlar?

Aslında hepimizin gözleri önünde ve mukayese kabiliyetini kaybetmemişlerin aklıyla da alay ederek yapıyorlar…

Anayasal bir zeminde hak ve yetkilerini kullanan, beş yılda bir millete sandıkta yaptıklarının hesabını veren bir Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçeği ile yarışamayınca, onun sanalı olan “diktatör, tek-adam” bir Cumhurbaşkanı Erdoğan ürettiler…

Yalanı hegemonyal düzeye çıkarmış ve bir strateji olarak kullananlar için bu sanal Erdoğan ile mücadele etmenin binbir türlü rahatlığı var; vicdan mahkemesini de yok sayınca…   

Bakın, bu nasıl bir konfor sağlıyor?..

Mesela Kılıçdaroğlu uzun bir dönemdir bu konfora sığınarak devletin bütün kurumlarına saldırdı ve kendi kitlesine de bunu kabul ettirdi…

Gerçekleri hedefe koymanın bedeli ağır olacağı için Kılıçdaroğlu ya da aynı tarzı benimsemiş muhalifler; “Biz devletin kurumlarını ya da çalışanlarını değil, tek-adam, diktatör Erdoğan’ın kurumlarını ve memurlarını hedef alıyoruz” diyorlar…

Kılıçdaroğlu’nun en son hedef aldığı Ordu için de aynı mantığın yürüdüğünü söylemek yanlış olmayacaktır…

“Biz kahraman Türk Ordusu’nu değil, Erdoğan’ın ordusunu ya da generallerini kastettik” diyerek akıl dışı bir izaha sürükleniyorlar…

Saldırılan her şey sanal Erdoğan’ın olunca hem onun gerçeğini yıpratmış olmayı hem de kendi muhtemel iktidarlarında kaçınılmaz olarak muhatap olacakları gerçek kurumları kenarda bırakmış olmayı amaçlıyorlar güya…    

Oysa iktidar hayali olan bir muhalefetin girdiği bu yol çok tehlikelidir…

Daha bugünden inşa ettikleri şey muhtemel iktidarlarında “kendi kurumları ve kendi orduları” olacağı gerçeğidir…

Bu milletin ve bu ülkenin olan her şeyin, değişen iktidara ait olduğu/olacağı algısını inşa etmek bu ülkeye, millete ve onun kurumlarına yapılan en büyük kötülüktür…

Erdoğan gerçeği ile değil de onun kurgusuyla mücadele etmenin, tamamen yalan ve yaftaya dayanan konforunun bedeli çok ağır olur ve bu bedeli ilk ödeyecek olanlar da kendileri olur…

Bu yolu açanlar şunu mutlaka bilmelidirler, kendi iktidarlarının da bir “sanalı” mutlaka üretilir ve huzur yüzü göremezler…

Yalan ve kurgunun en büyük faturasını İBB’de ödeyen CHP ve onun başkanıdır…

Bugün maruz kaldıkları her şeyin taşlarını kendilerinin döşediğini iyi bilmeliler…

Lakin ibret almak yerine, politik yalancılığı daha da ilerletme yolunu seçiyorlar…

Zulüm ve yalan ile abad olunamadığını bilmeyen var mı?

Ya da gerçeğine zarar vermeyen bir kurgu olabilir mi?