Suriye’deki iç savaş 12 yılını doldurmak üzere. Aradan geçen süre içerisinde Suriye’de, Türkiye’de ve bölgede çok şey değişti. Ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Bir dönem ortak bakanlar kurulu toplantılarının yapıldığı, sınırdaki mayınların temizlendiği, vizelerin kaldırıldığı, ortak pazar kurulmasına yönelik hazırlıkların yapıldığı Türkiye- Suriye ilişkileri de hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Çünkü çok acılar çekildi, yüzbinlerce insan hayatından oldu, milyonlarcası yerlerinden edildi, tarihi/kültürel hazineler yok oldu, medeniyet büyük yara aldı ve ülke de facto olarak üçe bölündü.

Evet, Suriye’de olanlardan bahsediyoruz. Ama iç savaş sadece Suriye’ye zarar vermedi. İç savaştan kaçan yüzbinlerce Suriyeli mülteci; Türkiye, Ürdün ve Lübnan gibi komşu ülkelere, oradan da imkânını bulanlar Avrupa’ya ve hatta daha da ötesine gitti. Her ülke bu meseleyle farklı yöntemlerle mücadele etmek durumunda kaldı ve kendince tedbirlere başvurdu. Kimisi eğitimli Suriyelileri seçip sığınma verirken, kimisi sınırlarını kapattı. Kimisi de mülteci botlarını patlatıp savaştan kaçan insanları ölüme terk etti.  

Türkiye bu konuda en fazla mağdur olan ülkelerden biri oldu. Zira bir taraftan Suriyeli mültecileri bağrına basarken diğer taraftan Daeş ve PYD/ PKK gibi terör örgütlerinin saldırılarına maruz kaldı. Bu da yetmiyormuş gibi, Türkiye’nin güney sınırlarını teşkil eden ve Suriye rejiminin kontrolünü kaybettiği bölgelerde bir terör devleti kurulması planıyla yüzleşmek durumunda kaldı.

Sürecin başında müttefik olduğu ülkelerle ters düşüp yalnızlaştırıldı ve nerdeyse düşman olarak kodlandı. Hatta karşılaştığı tehditleri önlemek için müttefikinden alamadığı silah sistemlerini Rusya’dan aldığı için düşman ülkelere uygulanan yaptırımlara/ambargolara maruz bırakıldı. Parasını ödediği uçak projesinden çıkarıldı.

Tüm bunlara rağmen sürecin başından beri dile getirdiği söylemlerinden hiç taviz vermedi. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması hedefinden hiç vazgeçmedi.

Ve şimdi bu hedefe ulaşabilmek için bir fırsat ortaya çıktı.

Zaten bir dönem sorun yaşanan Körfez ülkeleri ve İsrail ile normalleşilmiş, Mısır ile de bir hayli mesafe kat edilmişti. Geriye ise istihbarat ve güvenlik kurumları seviyesinde görüşmelerin yapıldığı ancak henüz yüksek profilli bir temasın olmadığı Suriye kalmıştı.

İşte 28 Aralık 2022 tarihinde bu da gerçekleşti. Moskova’da bir araya gelen Türk, Rus ve Suriyeli savunma bakanlarıyla istihbarat başkanları merakla beklenen görüşmeyi yaptı. Görüşme sonucunda, tarafların birbirlerine isteklerini ilettiği ve temasların devam etmesi temennisinde mutabık kaldıkları açıklandı. Hatta yakın zamanda dışişleri bakanlarının da görüşebileceği duyuruldu.

Türkiye ve Suriye’nin normalleşmesine matuf bu zirvenin; iç savaşı sonlandırarak bölgede akan kanı durdurması, Suriyeli mültecilerin topraklarına, evlerine dönmelerini imkân tanıması ve ülkenin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanmasına kapı açması bekleniyor.

Dolayısıyla hem bölge ülkelerinin hem de sürece bir şekilde dâhil olan diğer ülkelerin bu gelişmeden memnuniyet duyması beklenirken, özellikle ABD’den gelen olumsuz açıklamalar herkesi şaşırtmıştır.

Türkiye ile Suriye arasındaki görüşmeleri desteklemediklerini ifade eden ABD yönetimi, Türkiye’nin muhtemel bir kara operasyonuna da Daeş ile mücadeleyi zafiyete uğratacağı gibi mesnetsiz bir gerekçeyle karşı çıkarken, sorunların kökten halledilmesine zemin hazırlayacak bu son görüşmelere niye karşı çıktığını açıklamakta zorlanmıştır.

Hepimiz bu tepkinin ABD’nin bölgedeki sözde müttefiki PYD/PKK’ya vaat ettiği terör devletini imkânsız hale getirecek olmasından kaynaklandığını bilsek de, ABD’nin bu olumsuz yaklaşımına nasıl bir kulp bulacağı merakla bekleniyor.

Bu saatten sonra ABD yönetimi ne derse desin, Türkiye kendi ulusal güvenliği için gerekenleri yapmaya devam edecektir. Hatta bunlar geçmişteki söylemlerle çelişse veya taban tabana zıt olsa da. Zira bıçak kemiğe dayanmıştır. Çünkü anlaşılmıştır ki, eğer iki ülke bir araya gelip, konuşup sorunlarını çözmezse, başka kimse bu çatışmayı sonlandırmayacak. Hatta sorunlar çözülmesin ve mevcut statüko devam etsin diye araya daha fazla nifak sokacaklar.

Görüşmelerin başarıyla sonuçlanıp, bölgeye yeniden barış ve istikrar getirmesi dileğiyle.