Türkiye, Rusya ve Suriye rejimi arasında başlayan üçlü görüşmeler denkleme girmek ve olası bir çözümde söz sahibi olmak isteyen bölgesel güçleri harekete geçirdi.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), görüşmelere katılma arzusunu dile getirirken, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed el-Nahyan alelacele Şam’ın yolunu tutarak Beşşar el-Esed’le görüştü.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da geçenlerde Ankara’daydı ve AK Parti Genel Merkezi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildi.

Abdullahiyan, Çavuşoğlu’yla görüşmesinin ardından düzenlenen basın toplantısında, Türkiye ve Suriye rejimi arasındaki görüşmeleri memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.

“İran’ın geçmişten bugüne kadar bu doğrultuda gösterdiği çabanın bugün neticeye vardığını görmek bizi de memnun etmektedir” diyerek “Görüşmelerin mimarı Rusya değil biziz” mesajı verdi.

Ankara ve Şam arasındaki herhangi bir olumlu gelişmenin bölgenin yararına olacağını ifade ettikten sonra İran’ın Türkiye ve Suriye’yle yakın ilişkilerini göz önüne bulundurarak bu amaca ulaşmak için elinden geleni yapacağını ekledi.

Bir başka ifadeyle, “Türkiye, Rusya ve Suriye rejimi arasındaki görüşmelere biz de katılmak istiyoruz” dedi.

Abdullahiyan’ın dolaylı yoldan dile getirdiği bu arzu İranlı Öğrenciler Haber Ajansı (ISNA)’ya konuşan danışmanı Ali Asgar Hacı tarafından daha açık bir şekilde ifade edildi.

“İran’ın katılımı olmadan Suriye’nin sorunlarını çözmek mümkün değil” diyen Hacı, Suriye krizine çözüm amaçlı oluşturulan Astana görüşmelerinin formatının değiştirilerek görüşmelerin Suriye rejiminin de katılımıyla üçlüden dörtlüye dönüştürülmesi için çalıştıklarını söyledi.

Türkiye’nin terörle mücadele ve mülteci sorununu çözmek için Rusya ve Suriye rejimiyle başlattığı diyaloga Arap sokağından da tepkiler gelmeye devam ediyor.

Moritanyalı akademisyen Muhammed Muhtar eş-Şankıti, geçenlerde el-Cezire kanalının internet sitesinde yayınlanan makalesinde ilginç bir öneride bulundu.

Mülteci sorununun çözümü için Halep’in Türkiye’nin kontrolüne bırakılması gerektiğini söyleyen eş-Şankıti, 30 kilometre derinlikte düşünülen güvenli bölgenin Halep kentinin tamamını içine alacak şekilde genişletilmesinin mevcut şartlarda en uygun çözüm olduğunu yazdı.

AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay da Yeni Şafak’ta yayınlanan “Suriye’de çözümün yolu Halep’ten geçiyor” başlıklı köşe yazısıyla bu öneriye destek verdi.

Her ne kadar makul bir öneri olsa da mevcut koşullarda Halep’in kontrolünün Türkiye’ye ve Ankara’nın desteklediği Suriyeli muhaliflere bırakılması mümkün görünmüyor.

Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını “işgal” olarak niteleyen Beşşar el-Esed, Ankara-Şam ilişkilerinin normalleşmesi için Türk askerinin çekilmesini ve Ankara’nın muhaliflere desteğini kesmesini şart koşuyor.

Rusya’nın arabuluculuğunda yürütülen görüşmelere dâhil olmak isteyen İran’a göre ise çözüm yolu ülkenin tümünün Suriye rejiminin kontrolüne girmesinden geçiyor.

Yani konunun muhatapları Halep’in Türkiye’ye bırakılması bir yana Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgeleri rejim güçlerine terk ederek Suriye’den tamamen çekilmesini istiyor.

Tarafların yaklaşımları arasındaki uçurum mülteci sorununun çözümünü de güçleştiriyor.