Yürek bağı, insanın en güçlü bağıdır. Yürekten bağlandığında insan derinden etkilenir, kimyası değişir, bambaşka birisi olur. Kalbi bir başka atar, sesler bir farklı gelir kulağına, baktığı her şeyi yüreğindeki ile ilişkilendirir. Alışkanlıkları, yaptıkları değişir. Önce içten, sonra da dıştan değişir. Çünkü yürek kuşatılmıştır, çünkü yürek ne derse akıl ona kulak kesilir. Çünkü insan yüreğinin sesini dinleyerek yol alır. Kalbimizin sesi, aynı zamanda yol haritamızı verir bize. Ve o yol, kendisini sevdirerek ilerler ve her şeyi güzel göstererek. Sevdiği ile bağlantısını kurarak bakar her şeye. Sanki her şey yüreğindekinin boyası ile boyalı, onun ile oyalı ve onun ile anlamlı gelir. 

Doğru yolda akıl ve yürek birlikteliği muhteşemdir

Bir şey sadece akla hitap etmişse; gerektiğinde ve gerektiği kadar yapılır. Gereklilik bitince yapılan da biter. Bir şey de sadece yüreğe tesir etmişse, akıl devrede yoksa; bu da çok tehlikeli vadilere sürükleyebilir insanı. Aslolan hem akıl hem de yürek birlikteliğidir. Tabii bunun ölçülebilir bir oranı yoktur fakat yürek her zaman ya akılla müsavi ya da ondan biraz daha önde olmalıdır. Hele de değerlerimiz inancımız, dinimiz konusunda akıl ve yürek birlikteliği hem zaruri hem de muhteşemdir. Çünkü devamlılığı sağlayan, aklın almadığını yapılabilir kılan ve inandığı değerler uğruna mücadelesini yılmadan sürdürebilmeyi mümkün kılan; yüreğin iman ile beslenmesidir. İmanın gücü ise, önce Rabbimizin (c.c) ikramı sonra da Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizden (s.a.v) beslenmesindendir.

Aklın gıdası yüreği de besler

Eğer belli bir yöne doğru ilerleme ve o yönde istikrarla yürüme derdimiz varsa; önce durmalı ve gidişimize bakmalıyız. Biz nerede duruyor, kimleri görüyor ve kimlerle oturup kalkıyoruz? Biz olmamız gereken tarafa doğru mu yönelmişiz, ilerlediğimiz yön bizim gitmek istediğimiz yön mü? Önce kendi istikamet ayarımızı yapmalıyız ki kendi iç dinamiklerimiz doğru çalışsın. Biz kendimizi doğru tarafa doğru şarj edebilelim. Eğer biz çok istediğimiz halde bir türlü istediğimiz noktada değilsek; rızkımıza, sadakatimize, ilgilendiğimiz ve baktığımız şeylere ve kimlerle oturup kalktığımıza bir bakalım. Bunlar düzelmezse gidişimiz düzelmez. Aklımıza aldıklarımız düzelmezse yüreğimizdekiler de düzelmez.

Değişim içten gelmeli

Bu pencereden baktığımızda, anne babalar olarak çocuklarımızdan istediğimiz ve bizim için değerli olan hususları, önce evde yaşayamamışsak, anlamasını ve sevmesini sağlayacak bilgi ile kuşatamamışsak; bir gün kopacak zayıf bir bağ oluşturmuşuz demektir. Ondan sonra da çocuğumuz zaten çevresinde fazlasıyla var olan daha cazip alanları gördükçe, onlara doğru akacak ve dediklerimizi yapmamaya başlayacaktır. Bizden baskı gördükçe de bizden uzaklaşacaktır Allah (c.c) korusun. Hele de dil ve üslup kırıcı ve yıkıcı olunca; netice almamız neredeyse imkânsız hale gelecektir. Yapmasını ya da yapmamasını istediğimiz şeylerde, çocuklarımıza sondan yaklaşırsak koparız ve koparırız. Bilelim ki insanınbir tarafa yönelmesi, o tarafa doğru koşması ve hatta adanması için;sadeceaklında olması yetmez, çünkü insan yüreğinde taşıdığı ile yaşar ve o tarafa koşar.