İsveç, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan PKK provokasyonundan sonra şimdi de aşırı sağcı bir ırkçının Türk Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakmasıyla gündem oldu.

İsveç hükûmeti Kuran yakma provokasyonunu tasvip etmese de İsveç’teki sözde ifade özgürlüğü nedeniyle böyle bir eyleme izin verildiğini açıkladı.

İsveç hükûmetinin bu açıklamasına bakan, İsveç’te ve Batı’da sınırsız bir ifade özgürlüğü olduğuna inanır.

Hâlbuki birçok örneğin ispatladığı gibi sınırsız ifade özgürlüğü bir safsatadan ibaret. Mesela Holokost ve anti-semitizm, haklı bir şekilde ifade özgürlüğü içinde değerlendirilmiyor. Zira neden olduğu yıkım ve ağır insanlık suçu ortada ve bir daha tekrar etmemesi için Batılılar ifade özgürlüğünü kısıtlamak da dahil olmak üzere her türlü önlemi alıyorlar.

Kur’an-ı Kerim’in kamusal alanda yakılması gibi bir inancın tüm mensuplarını rencide eden ve İslamofobiyi körükleyen bir nefret suçunun da ifade özgürlüğü içerisinde değerlendirilemeyeceği çok açık.

Bunun da ötesinde geçmiş örneklerinde görüldüğü gibi bu eylemin Avrupa ve ötesinde neden olabileceği şiddet ve terör eylemleri ile kamusal düzenin bozulması ve toplumsal barışın zedelenmesiyle sonuçlanması çok yüksek bir olasılık.

Dolayısıyla İsveç hükûmetinin böyle bir eylemi yasaklaması için çok fazla haklı gerekçesi bulunmakta.

Buna rağmen bazı Batılı devletler ısrarla bu tarz eylemlere müsaade etmeye devam ediyorlar.

Haddizatında kitap yakma eylemi barbarların ve gayr-i medeni toplumların bir pratiği. Özellikle Orta Çağ'da Avrupa’da birçok örneği bulunmakta. Nihayetinde Nazi rejimi de kendisine göre zararlı gördüğü kitapları Almanya’da meydanlarda yakmıştır.

Bu kaba saba ve barbarca gelenek bugün Liberalizmin arkasına saklanan aşırı sağ eliyle devam ettirilmektedir.

Haddizatında kimsenin İslam’ın eleştirilmesi ile bir sorunu yok. Zaten bundan dolayı da İslam’ın mesajı ile mücadele edemeyen bu çevreler çaresizce Orta Çağ yöntemlerine başvurmak zorunda kalıyorlar.

Bu aynı zamanda onların acziyeti ve zavallılığını ortaya koymakta.

Diğer taraftan bu eylemin ortada herhangi bir tartışma yokken Türk Büyükelçiliği önünde gerçekleştirilmesi, provokasyonun hedefinin İsveç’in NATO üyeliği olduğunu ortaya koymaktadır.

Daha önceki yazımızda belirttiğimiz gibi Rusya büyük ihtimalle İsveç aşırı solu ve PKK ile bağları üzerinden İsveç’in NATO üyeliğini sabote etmek istemiş olabilir.

Rusya aynı zamanda Avrupa aşırı sağı ile de yakın ilişkilere sahiptir. Bundan dolayı bu son provokasyonun arkasında da Rusya olabilir.

Ezcümle İsveç’in ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendiren NATO üyeliği konusunda İsveç hükûmetinin takındığı bu lakayt ve ciddiyetsiz tavır günün sonunda İşveç’e çok ağıra mal olacağa benziyor.