Geçtiğimiz hafta Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi lideri Rasmus Paludan, Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Mushaf-ı Şerif yakmış, kalabalık polis korumasında gerçekleştirilen eylem sırasında Paludan'ın yanına kimsenin yaklaşmasına izin verilmemiş, eylemi yapan Paludan âdeta korunmuştu. Paludan çeşitli tehditler aldığını iddia etmiş, ama eylemlere devam edeceğini de ifade etmekten geri durmamıştı.

İsveç’in ardından Danimarka ve Hollanda’da kendini insan zanneden bazı mahlûklar tarafından Mushaf yakma eylemleri yapıldı. Avrupa’da sözde ifade özgürlüğü kisvesi ile legal gösterilen bu ahlaksız eylemler devam ediyor. Malum bu tür olaylarda kelebek etkisi ve reklam ihtiyacı ile artış olur.

Yıllar önce yapılan ilk eylemlerin planlanmasından günümüze değin onlarca eylem gerçekleşti. Kendilerini Hristiyan dünyanın şövalyesi gören şarlatan tiplerin İslam dünyasına yönelik kışkırtıcı eylemlerinin aslında birçok nedeni var, ama en önemli neden “İslam dünyasının tepkisini ölçmek.”

Bu tür eylemleri sadece meş’um eylem olarak okumak eksik kalır. İslam dünyasının aktivite seviyesi, ülkelerdeki toplumların bu tür eylemlere bakış açısı, tepki şiddeti ve tabii ki zamanlamasıyla orantılı olmak üzere istihbarat oyunları oynanır bu konularda.

İsveç eylemin Rusya yanlısı bir kişi tarafından organize edildiğini iddia etti ve hedefin İsveç’in NATO üyeliğini olduğuna yönelik ifadeler ortaya attı. Ama eylemi engellemek için neden adım atmadığını ise açıklayamadı.

Bir süre önce İran’da bazı olaylar oldu. İç karışıklıklar nedeniyle İran içinde mukavemet durumu ölçülemiyordu. Aynı süreçte Suriye olayları nedeniyle Ortadoğu’da dengenin yönü de ölçülemiyordu. Paludan ve benzerlerinin bu eylemlerinin esas nedeninin; Türkiye, İran ve Ortadoğu’daki İslam devletlerinin iç dinamiklerinin tepkilerini ölçmeye yönelik olduğunu düşünmek için çokça sebebimiz var. Özellikle İran’ın eskiye nazaran sessiz kalması yeni ölçüm yollarını gündeme getirecektir. Uluslararası ölçücüler yeni ölçüm yöntemleri de deneyeceklerdir.

İktidarından muhalefetine, salondan sokağa kadar tüm Türkiye bu konularda halen diri olduğunu gösterdi. Diğer İslam devletleri ve birçok konuda ciddi tepki veren İran’ın ise bu konuda resmi makamların birkaç cümlelik açıklamasından başka bir tepkisi olmadığı görüldü. Yakma eylemlerinin devam ettirilmesinin temel amacı ise “eylemlerin mukavemet içinde artıp artmayacağının sağlamasını yapmaya çalışmak” olarak okunmalı.

Süreç içinde değişik bazı eylemlerin de denenebileceğini sinir uçlarının uyarılmaya devam edeceğini de okunmak gerekiyor. İslam âlemi; diri olduğunu, hâlâ bu konularda tepki verdiğini göstermek ve bu konuda yapılacak eylemlere dün olduğu gibi bundan sonrada yüksek sesle cevap vereceğini ispatlamalıdır.

Diyanet’in camilerde Kur’an-ı Kerim okunması çağrısı ve bu çağrıya halk tarafından değer verilmesi son derece önemliydi. Memur-Sen ve Diyanet-Sen’in daha ilk gece İsveç Büyükelçiliği önündeki eylemi ve tabii ki birçok STK’nın yurdun dört bir yanında yaptıkları eylemler değerli ve önemliydi. Bu eylemler hız kesmeden devam etmeli, özellikle taşkınlık olmadan devam edilmesi ve olayın özellikle medyada sıcak tutulması, gündemin korunması bu oyunun bozulması için son derece önemli. Vesselam…