Savunma sanayii alanında yaşanan gelişmeler baş döndürüyor.

Milli Muharip Uçak, Hürjet, Anka 3 Siha, Kızılelma, Atak 2 Helikopteri gibi her biri başlı başına bir yazıyı hak eden adeta bir devrim niteliğindeki yerli ve milli ürünler geçtiğimiz haftalarda kamuoyuna tanıtıldı.

  Türk savunma sanayiinde bugün her alanda kritik projeler gerçekleştiriliyor.

İnsanlı ve insansız kara, deniz ve hava araçları, bu araçlarda kullanılacak her türlü güdümlü mühimmat, bu araçları yürütecek çeşitli kalibrelerde motorlar ve en önemlisi de yazılımlar...

  Türkiye İnsansız Hava araçları gibi yeni teknolojiler alanında ürettiği sistemlerle tarihinde ilk defa teknoloji üreten ve başarılı şekilde dünyaya ihraç eden bir ülke konumuna geliyor.

Daha öncede yazmıştık Türk savunma sanayii bir devrimin arifesinde, önümüzdeki on yılda yaşanacak gelişmelerle Türkiye’nin savunma sanayiinde her alanda bağımsızlaşması mümkün.

Bütün bu gelişmelerden AK Parti hükümetinin siyasi olarak faydalanmasından korkan muhalefet kanadında üç tür tepkinin geliştirildiği görülüyor.

Birinci tepki görmezden gelen ve alaya alan, “bunlar maket, motoru yerli değil,” tarzı basit söylemler. Bunların ciddiye alınır bir tarafı yok. Zira ürünlerin savaş sahasındaki ve ihracattaki başarısı ortada.

 İkinci söyleme göre bütün bu gelişmeler bir seçim yatırımından ibaretmiş ve hükümet esasen bu gelişmelerden oy devşirmeye çalışıyormuş ama savunma sanayii, siyaset üstü bir konuymuş. Bu söylemin de tutar bir yanı yok, zira demokratik bir sistemin özü periyodik dönemlerde hükümetlerin icraatları ile halkın önüne çıkıp hesap vermeleridir. Dolayısıyla bir hükümetin tüm politikaları ve icraatları haddizatında seçim yatırımıdır. Halk da seçimini bu icraatlar ve politikalara bakarak yapar.

Savunma sanayisinin siyaset üstü olması gerekir diye ekleyerek mevcut hükümetin bu alandaki başarılarının üstünü örtmeye çalışmaları da kurnazca bir yaklaşım. Zira bu eleştirileri esasen savunma sanayii alanında her gelişmeyi karalayan, hafife alan, engellemeye çalışan çevrelere yöneltmeleri gerekiyor. Yani bu çevrelere dönerek yerli ve milli savunma sanayii bir ulusal güvenlik ve bağımsızlık meselesidir bundan dolayı bu alandaki gelişmelere destek olmalısınız demeleri gerekirdi.

Savunma sanayii ile ilgili üçüncü bir söylem var ki masum gibi gözüküp savunma sanayii alanında yaşanan bütün gelişmelerin altını boşaltma potansiyelini bünyesinde barındırıyor.

Bu söyleme göre bütün bu gelişmeler tarihin akışı içerisinde zaten olacaktı zira Türkiye bu yola çoktan girmişti. MKE 1950, Aselsan 1974, Havelsan 1982, Roketsan 1988 yılında kurulmuştu.

Bu kurumların bu tarihlerde kurulduğu doğrudur. Bu gelişmeler aynı zamanda Türk milletinde, siyasetinde ve bürokrasisinde yerli ve milli bir savunma sanayisinin kurulması gerektiğine inanan ve bunun için mücadele eden bir damarın her zaman olduğunu göstermektedir.

Bu kurumlar kurulmadan çok önce Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Şakir Zümre gibi isimler başlattıkları mücadele ile bu damarın bugün adeta bayraklaşmış isimleridir.

Bu isimlerin başına gelenler ve başlattıkları girişimlerin akamete uğratılması bize aynı zamanda siyasi bir irade olmadan hiçbir alanda olmadığı gibi savunma sanayii alanında da otomatik bir gelişmenin olmayacağını gösterir.

Zira böyle bir gelişmenin önünü kesmek ve engellemek isteyen iç ve dış mihraklar da her zaman mevcuttu ve bundan sonra da olacaktır.

Bundan dolayı bu kurumlar uzun yıllar özgün bir ürün geliştirememiş ve genellikle Batılı büyük firmaların alt yüklenicisi olarak ortak ya da lisans altında üretim yapmak zorunda kalmışlardır.

Dolayısıyla açık konuşalım Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi iradesi ve hükümetlerinin istikrarı olmadan savunma sanayisinin bugün geldiği noktaya gelmesi hayal bile edilemezdi.

Zira savunma sanayiimiz Erdoğan’ın içeride ve dışarıdaki mihraklarla girdiği mücadele sonucunda açtığı alanda bugün tarihinde görülmemiş bir atılım yapıyor.

Bugün kadar yaşanan gelişmelerin failini ortadan kaldırarak kitlelere, merak etmeyin Erdoğan gitse de savunma sanayii alanında bugüne kadar yaşanan bütün gelişmeler ondan sonra da devam eder, diyenler açık söylüyorum ya gaflet içerisinde bulunanlar ya da savunma sanayiimizin yaptığı atılımın altını boşaltmak isteyenlerdir.

Zira marifet iltifata tabidir ve müşterisiz meta ise zayidir demiş atalarımız.

Savunma sanayii alanında yapılan yanlışları eksikleri eleştirileri yine ortaya koyun; ama yiğidin hakkını da yiğide vermek zorundasınız.

Yani demem o ki tam bağımsız yerli ve milli bir savunma sanayisine sahip bir Türkiye istiyorsanız mahallenizin baskısından korkmayın, Erdoğan’ın hakkını Erdoğan'a teslim edin.