2011 yılında Devlet Başkanı Muammer Kaddafi isyancılar tarafından linç edilirken, bu ortamı hazırlayan Batılılar, Libya’nın daha refah ve huzurlu günlere doğru ilerleyeceğini, “demokrasi” ve “hürriyet” güneşinin “ezilmiş halk” üzerine geç de olsa doğacağını söylüyorlardı. Sömürgecilerin çizdiği söz konusu hayal tabloları Libya’da taraftar bulurken, bu masum ülkenin mazlumları 1911 İtalyan işgalinden tam bir asır sonra emperyalist güçlerin daha planlı bir şekilde üzerlerine geldiklerini her şey bittikten sonra ancak anladılar.

Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Libya, fiilen ikiye bölündü ve iç savaşın girdabına düştü. Libya’nın başkenti Trablus’sa BM, AB ülkelerinden bir kısmı ve Türkiye’nin de desteklediği başında Fayiz es-Serrrac’ın bulunduğu Ulusal Mutabakat Hükümeti hükmederken, Tobruk’ta da Rusya, Mısır, BAE, bir kısım AB ülkeleri ile bazı Arap devletlerinin destek verdiği Halife Hafter hüküm sürmektedir.

Halife Hafter, Libya’nın yaklaşık %94’üne hâkimken, Türkiye’nin son dönemde Serrac’a verdiği askeri destekten sonra bu oran %85’e kadar geriledi. Yine de ülkenin büyük kısmı, özellikle zengin petrol bölgeleri, 6 tane askeri üs ve stratejik yerler Hafter’in kontrolündedir. Türkiye’nin desteğiyle Libya’da dengeler son aylarda değişmeye başlarken, ülkenin en büyük askeri üslerinden olan Vatiyye, Trablus hükümetinin kontrolüne geçti. Bazı önemli beldelerle, çok sayıda etkin aşiret de bu başarıya paralel olarak Hafter tarafından ayrılarak Serrac’ı destekleme kararı aldılar.

Libya’daki dengelerin değişmeye başladığı bu aşamada, epeydir Libya politikasını aktif hale getirme gayretinde olan Rusya, yaptığı ataklarla dengeleri değiştirecek hamlelerde bulunmaktadır. Bu kapsamda, yılın başından beri Rus Güvenlik şirketi“Wagner”, Suriye ve etraf ülkelerden Libya’ya paralı askerler transfer etmektedir. Bingazi ile Şam arasında askeri ve sivil uçuşlar başlatılırken, Halife Hafter Şam’da elçilik açmıştır. Bu gelişmelerden sonra da bir kaç gün önce Rusya, Suriye’deki Hımeymim Hava Üssü’nden kaldırdığı 6 adet Mig-29 ve 2 adet de SU-24 savaş uçaklarını Hafter’im emrine gönderdi. Bölgedeki gözlemciler, bu sayının daha da fazla olduğunu söylemektedirler.

Rusya’nın askeri desteklerinden başka, Mısır ve BAE başta olmak üzere bazı Arap ülkelerinin de Hafter’e silah ve para yardımlarında bulundukları bilinmektedir. Rus uçaklarının gelmesinden sonra, Hafter yanlıları “Libya tarihinde görülmeyen ölçüde”, yakın zamanda Türk hedeflerine ve Trablus’a akın yapılacağı tehditlerinde bulunmaktadırlar.

Rusya’nın bu çıkışı, “Libya’nın Suriyelileştirilmesi” ve “vekâlet savaşları”nın önümüzdeki günlerde sıkça konuşulacağını göstermektedir. Bununla beraber Rusya’nın bölgede geleceğe yönelik düşüncelerinin ipuçlarını Putin’in yaptığı bu askeri manevralarda görmek mümkündür. Doğu Akdeniz enerji havzasının zenginliği Rusya’yı bölgeye daha da çok çekmektedir. Suriye’de konumunu sağlamlaştıran Rusya, Doğu Akdeniz’de önemli stratejik bir yerde olan Libya’da şimdiden sonra adından çok daha söz ettirecektir. Eğer bu hesaplar tutarsa, iç savaşın sona ermesinden sonra kurulacak olan “Libya masasında” Rusya güçlü şekilde yerini alacaktır. Diğer bir husus da Rusya’nın Afrika’da yapacağı açılım için Libya’nın stratejik önem taşımasıdır.

Rusya’nın, Libya üzerinden bölgedeki hedeflerini ne düzeyde gerçekleştireceği önümüzdeki yıllarda görülecektir. Fakat bu aşamada görünen Türkiye, uluslararası hukuka uygun şekilde Libya’da huzurun sağlanması için çaba sarf ederken, Rusya’nın da içinde bulunduğu modern sömürgeci devletlerin Libya’da kaosu körüklemeye çalışmaları gerçeğidir.