Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Kanuni Sultan Süleyman’ın adını taşıyan caddenin tabelası geçtiğimiz günlerde sökülerek yere atıldı ve bu çirkin eylemin görüntüleri sosyal medya aracılığıyla servis edildi.

Libya’da ise başkent Trablus’un doğusundaki Tacura kentinin en önemli caddelerinden birine Kanuni’nin adı verildi.

Tacura Belediye Başkanı Hüseyin bin Atiyye, Osmanlı padişahının İspanyollara karşı Trablus halkına yardım için ordu gönderdiğini ve başında Hadım Murad Ağa’nın olduğu ordunun yardımıyla Tacura’nın 1551’de işgalden kurtarıldığını hatırlattı.

Kanuni Sultan Süleyman’ın adını taşıyan tabelanın Riyad’daki caddeden kaldırılmasıyla eş zamanlı olarak Suudi Arabistanlı troller de Twitter’da padişahı kötüleyen paylaşımlar yapmaya başladı.

Bu arada Riyad’dan gelen görüntülere anlam veremeyen birçok kişinin aklına şu soru geldi:

Suudi Arabistan’ın Kanuni’yi hedef almasını gerektirecek ne oldu?

Son günlerde yaşanan gelişmelere bakınca Osmanlı padişahına yönelik saldırıya doğrudan gerekçe olabilecek herhangi bir olay göremiyoruz.

Riyad’daki çirkin eylemin iki sebebi var.

Birincisi, Türkiye’nin elde ettiği başarılar ve kendi başarısızlıkları karşısında duydukları öfkeyle bir şekilde intikam alma arzusu.

Diğeri ise gündem değiştirme çabası.

Bu ikinci sebep de aslında birincisiyle bağlantılı.

Bugünlerde Arap sokağında her yerde Türkiye’nin Libya’daki ve sağlık alanındaki başarıları konuşuluyor.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır ekseninin üzerine çok büyük yatırım yaptığı ve emrine verilen paralı askerlerle Trablus’a girmesi beklenen Hafter ağır yenilgiler aldı.

Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), ülkenin tamamında kontrolü sağlama yönünde önemli kazanımlar elde etti ve daha çok güçlendi.

SİHA teknolojisinde gelinen nokta ve Akdeniz’deki tatbikatlar Türkiye düşmanlarını çıldırtıyor.

Yemenliler günlerdir sosyal medyada “Yemen Türkiye’nin müdahalesini talep ediyor” etiketiyle yaptıkları paylaşımlarla Suudi Arabistan-BAE koalisyonunu yerden yere vuruyor.

Koronavirüs salgınının başlamasıyla birlikte büyük bir felaket yaşamasını ümit ettikleri Türkiye’de rakamlar Avrupa ülkelerinin altında.

Üstelik arka arkaya yeni hastaneler açıldı.

Kısa sürede yerli solunum cihazı geliştirildi ve ihracatı bile başladı.

Türkiye’de normalleşme dönemine geçişle birlikte tedbirlerin gevşetilmesi sonucu vaka sayıları artsa da günlük vaka sayısı bu aralar Suudi Arabistan’ın epey altında.

Örneğin 15 Haziran’da Türkiye’de vaka sayısı 1592 ve vefat eden kişi sayısı 18 iken Suudi Arabistan’da 4507 yeni vaka ve 39 ölü vardı.

Nüfus farkını gözeterek doğru bir kıyaslama yapmak için Suudi Arabistan’daki rakamları üçle çarpınca durumun vahameti daha net ortaya çıkıyor.

Kısacası, Riyad’da sahnelenen tiyatro hem Türkiye’ye duydukları öfkeyi dışa vurabilmek ve hem de halkın dikkatini başarısızlıklarından başka yöne çekebilmek için alelacele düşünülmüş çocukça bir eylem.

Fakat beklediklerinin aksine bir sonuca yol açtı.

Avrupa’yı dize getiren büyük Osmanlı sultanının yeniden gündeme gelmesini ve gerçekleştirdiği fetihler hakkında insanların daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağladı.