Geçen yazımızda belirttiğimiz üzere ilk olarak tıbbi amaçla vücudu kuvvetlendirmek için kullanılan enerji içecekleri, daha sonra ticari amaçlarla içine yüksek oranda şeker, tatlandırıcı ve yine yüksek oranda kafein ve hatta alkol de katılarak topluma sunulmaya başlandı. Bu içeceklerin genel olarak bütün dünyada ve ülkemizde gittikçe artan bir oranda tüketilir olması aslında şaşılacak bir durum değil. Neden mi? Çünkü bu tür içeceklere ihtiyaç duymanın temeli daha derinlere dayanıyor. Ama kısaca sebep, “daha fazla enerji.”

Genel olarak baktığımızda insan hayatında birçok ritmin (uyku-uyanıklık ve beslenme vb.) bozulması ve buna bağlı ortaya çıkan birçok sağlık şikâyetleri, her zaman olduğu gibi iksir tacirleri için iyi bir fırsat olmuştur. Bu içecekler, kabaca bir hesapla yaklaşık 40 yıl önce toplum hayatına girdi. Ülkemiz ise yaklaşık 20 yıl önce bu tür içeceklerle tanıştı ve gittikçe artan sayıda farklı marka olmasına rağmen satışlarında görülen artışlar gerçekten toplum sağlığı açısından endişe verici.

Neden endişe verici, şimdi buna bakalım. İçerdikleri yüksek oranda kafein, özellikle beyin ve sinir sistemi üzerinde uyarıcı etki yapıyor. Daha fazla uyanık ve daha az yorgun hissetmenizi sağlıyor. Vücut kafeine karşı tolerans gösterir yani kullandığınız sürece ona alışırsınız ve bıraktığınızda ciddi derecede yoksunluk sendromu yaşarsınız. Baş ağrısı, huzursuzluk, titreme, uyuşukluk ve ağırlık hissi en sık görülen şikâyetlerdir. Eğer anksiyete, uyku bozukluğu gibi şikâyetleriniz varsa, kafein bunları daha da kötüleştirir. Kafein, diüretik etkili olduğundan vücuttan daha çok sıvı atılmasına sebep olur ve vücudunuz daha çok suya ihtiyaç duyar. Mide yangısı ve reflüye sebep olur. Kafein aldıktan 1-2 saat içinde kan dolaşımına geçer ve kan basıncını arttırır, nabzı yükseltir. Kalsiyum emilimini etkilediği için kaslarda ağrı ve kemik yapısında zayıflamaya sebep olur. Birçok farklı ürünün içerdiği kafein, bir kutu içecekte 80-550 mg arasında değişmektedir. Bu da kafein içeren farklı içecekler tüketildiğini hesaba katarsak, vücut için tolerans sınırının oldukça üzerindedir.

Bu içeceklerde bulunan diğer bir madde taurin, yine beyinde özellikle uyku-uyanıklık merkezi üzerinde etkilidir. Vücutta zaten mevcut olan bir madde olmakla birlikte, bu tür içeceklerle oldukça yüksek miktarlarda (yaklaşık 1000 mg) alınması vücudu olumsuz etkilemektedir. Yapılan araştırmalarda taurinin uyarıcıdan ziyade beyinde uyutucu ve sedatif etkili olduğu gösterilmiştir. Enerji içeceğinde bulunan kafeinle ve diğer maddelerle zıt etkiler göstermesi, vücutta sıçrama etkisine yol açmaktadır. Bu içeceklerle ilgili “Enerjinizi şu kadar arttırır, uçurur, kanatlandırır” ifadeleri de bunu çok net ifade etmektedir. Bu etkiyi kısaca, bir lastiği bir gerip bir gevşetmeye benzetebiliriz.

Ayrıca bitkisel içerik olarak öne çıkarılan Ginseng, Gingko Biloba ve Guarana gibi katkılar da kafein ve yüksek miktarda şekerle ters etkileşim göstermektedir. Uyarıcı etkileri sebebiyle kullanılan bu katkıların tansiyon yüksekliği, baş ağrıları, uykusuzluk, çarpıntı, sürekli yorgunluk ve ödem gibi problemlere yol açtığı bilinmektedir.

Bütün bunların yanında yüksek oranda şeker ve yapay tatlandırıcı bulunması, enerji içecekleri kullananlarda diş kaybı ve yanı sıra aşırı kilo, insülin direnci, tip 2 diyabet, metabolik sendrom gibi çok ciddi hastalıklara yol açmaktadır…

Yazarın web adresi: www.emineakin.com