Sözlükte “yükseltmek, yüceltmek” anlamındaki i‘lâ mastarıyla “Allah’ın sözü” manasındaki “kelimetullāh” tan oluşan bu terkipte yer alan kelimetullahın, tevhit inancının esasını teşkil eden “lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka tanrı yoktur) sözünü ve daha genel olarak Allah’ın insanlığa gönderdiği son dini ifade ettiği kabul edilmektedir.

Bu durumda i‘lâ-yi kelimetullah tabiri, Allah’ın dininin ve tevhit inancının yüceltilip yaygınlaştırılması yolunda gösterilen gayret ve faaliyetleri kapsamakta, cihat ve savaş kelimeleriyle birlikte Kur’an-ı Kerîm’de sıkça zikredilen “fî-sebîlillâh” (Allah yolunda) kavramıyla yakından ilgili bulunmaktadır.

Müslümanları düşmanlarına karşı Allah yolunda savaşa teşvik eden bir ayette Allah’ın, Peygamber’ine yardım ederek kâfirlerin kelimesini (küfür, şirk) alçalttığı, Allah’ın kelimesini de (tevhit) yücelttiği ifade edilir (et-Tevbe 9/40). Bazı insanların ganimet, bazılarının şöhret, bazılarının gösteriş için savaştığı, hangisinin Allah yolunda olduğu Resul-i Ekrem’e sorulunca yalnız Allah’ın isminin yüceltilmesi için savaşanın Allah yolunda olduğunu belirtmiştir. (Buhârî, “Cihâd”, 15; “Tevḥîd”, 28; Müslim, “İmâre”, 149-151)

İslâmiyet, istilâ, tecavüz ve sömürü amacı taşıyan savaşları meşru görmez. (el-Bakara 2/11-12, 205; en-Nisâ 4/94; el-A‘râf 7/85-86; el-Kasas 28/77, 83) Can ve mal güvenliğini sağlamak, kendilerine ve ülkelerine yönelik tehditlere karşı koymak için yapılan savaşı Allah yolunda verilen mücadele olarak görür ve meşru sayar.

Müslümanların Allah’a kulluk ve onun rızasını kazanması için İslâm esaslarını öğrenme, öğretme, ferdî ve içtimaî planda yaşama, yaşanmasını sağlamaya çalışma ve bu hususta karşılaşacağı engelleri aşmak için göstermesi gereken gayreti ifade eden cihadın kapsamı içinde yer alan bu savaşın hedefi bazı ayetler de “fitne sona erip din tamamen Allah’ın oluncaya kadar…” (el-Bakara 2/193; el-Enfâl 8/39) şeklinde belirlenmiştir.

Hiçbir Müslümanın inancı konusunda baskı altında kalmaması, insanların her türlü beşerî ihtirastan uzak olarak Allah’a inanmaları ve inançlarının gereğini yerine getirme imkânına kavuşmalarıyla Allah yolunda yapılması istenen mücadele hedefine ulaşmış, diğer bir ifadeyle i‘lâ-yi kelimetullah gerçekleşmiş olur.

Hz. Muhammed (s.a.v.) den itibaren Müslümanların gerek inançları konusunda uğradıkları baskılar gerekse İslâm’ı tebliğ hususunda karşılaştıkları engeller sebebiyle giriştikleri mücadele ile beşerî ihtirasların hâkim olduğu istilâlardan ayrışması için “fetih” diye adlandırılmıştır ve temel amacı da i‘lâ-yi kelimetullah davası olmuştur.

Allah Teâlâ, Müslümanları her an cihat için hazır bir şekilde bulunmalarını isteyerek söyle buyurur:

Enfal Suresi 60.Ayet: “Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir.”

İslâm’a göre savaş gücüne sahip olmaktan, savaş için hazırlanmaktan maksat, dinleri başka da olsa fiilen savaşarak insanları öldürmek olmayıp onların maddî ve manevi olarak kendilerine ve başkalarına zarar vermelerini engellemektir. Bu da, düşmandan daha güçlü olmakla mümkündür.

Sağduyusunu yitirmemiş olan topluluklar, ortada zaruret bulunmaksızın kendilerinden daha güçlü bir topluluğa saldırmazlar. “Hazır ol cenge eğer ister isen sulhu salâh” şeklinde manzumlaştırılmış bulunan bu ilke, barışın ancak, caydırıcı güce sahip olmakla gerçekleşebileceğini ifade etmektedir.

Âyetin bu kısmı evrensel bir gerçeği dile getirmektedir. Buradaki “Savaş atları” ve bazı hadislerde (Müslim, “İmâre”, 167) teşvik edilmiş bulunan okçuluk ve atıcılık ise tarihî şartlar içinde yapılmış bir tavsiyedir, bir semboldür.

Bunun günümüze yansıyan anlamı ise “en uygun, maksadı gerçekleştirmede en etkili olan silahlar ile diğer araç gereçler, askerî eğitim, savunma ve savaş stratejisi gibi savunma ve zafer için gerekli olan her türlü askerî güç ve imkânlar” demektir. (Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 702-703)