En son söyleyeceğimi en başta söyleyerek başlayayım yazıya da yazının ana fikri anlaşılsın.

Fatih Altaylı; bu ülkede hâlâ gazeteci olarak arzı endam edip TV’de program yapıyor, bu ülke insanı hakkında konuşabiliyor, ülke ve millet adına ahkâm kesebiliyorsa bu ayıp hepimize yeter.

Ona gazetesinde köşe veren, televizyonunda program yaptıran kimler ise onlar da bu millete, değerlerine, inançlarına, kutsallarına aleni düşmanlık yapan, kin ve nefret besleyen kimselerdir. Eğer öyle olmasalardı geçmişi karanlık, zihniyeti çarpık bu kişiye millete ve değerlerine daha fazla ihanet etsin, hakarette bulunsun, zihinleri bulandırsın, fitne tohumları eksin diye fırsat sunmazlardı.

Bu kişinin geçmişte neler yaptığını, hangi haltları yediğini, ne gibi herzeler yumurtladığını, millete ve değerlerine nasıl kin ve nefret kustuğunu bildikleri hâlde ona TV’lerini açıp “Meydan senin; kin ve nefret kusmaya, fitne tohumları ekmeye devam et.” demezlerdi.

En son programında yaptığı ırkçılık, yenilir yutulur cinsten değil. Ne insanlığa sığar ne Müslümanlığa… Programda Suriyeli mültecilerle ilgili aynen şunları söylüyor: “Türkiye’nin sahibi onlar, biz misafir gibiyiz. Yakında bizi atacaklar buradan, öyle bir hâl var. Son derece özgürler, hiçbir yükümlülükleri yok, hesap verme durumları yok; yasaklar onları bağlamıyor, bizi bağlıyor.”

Bahsettiği insanlar anasını, babasını, evladını, kardeşini, tüm akrabalarını, vatanını kaybedip son çare olarak canını kurtarabilmek için ülkemize sığınmış din kardeşlerimiz, soydaşlarımız… Her şeyden önce zor durumda olan, can kaygısı yaşayan, ekseriyeti yek ekmeğe muhtaç insanlar…

İnsanlıktan nasibini almamış bu sözde gazeteci; bu insanlarla ilgili algı operasyonuna girişiyor, kin ve nefret tohumları ekiyor. Yarın sokaklarda Suriyeli herhangi bir mülteci kardeşimize en ufak bir zarar verildiğinde herkes bu adamı mahkemeye verip çatır çatır hesap sormalı… Irkçılık, birilerini hedef göstermek; kin, nefret, fitne tohumları ekmek bu kadar kolay olmamalı…

Bunları söylerken Fatih Altaylı denen kişiden farklı bir tavır da beklemiyorduk. Onun geçmişini, cibilliyetini biz 28 Şubat sürecinden biliriz. Rahmetli Hasan Karakaya abimize okkalı bir yazı yazdıran söylemlerini ve Hasan abimizin tam da ona layık yazısını yıllardır hiç unutmadık. O dönemin askerlerinin, üniversitelerinin, YÖK’ünün, bürokratlarının işi gücü bırakıp başörtülü avına çıktığı, namaz kılanları fişlediği, Müslümanlara hayatı zindan ettiği zamanlarda Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencilerine ne kadar aşağılık bir üslupla saldırdığını unutmamız mümkün değil. Onun tesettürlü gencecik kızlar için kullandığı aşağılık ifadeleri burada kullanmaktan ar ediyorum, isteyen arşivlerden bulur. O gencecik kızların tek suçu(!) İlahiyat Fakültesine başörtülü olarak girebilme istekleri ve analarının ak sütü gibi helal olan eğitim haklarının gasp edilmesine direnmeleriydi.

Ancak işte zulüm ve işkenceyle payidar olacağını sanan bu çukur zihniyet ve postal yalayıcılar, kızlarımızın sadece üniversiteden atılmasına alkış tutmuyorlar, iffet ve namuslarına da dil uzatıyorlardı. Şimdi demokrasi, özgürlük havarisi kesilip utanmadan konuşabiliyorlar hâlâ!..

Yine bu Fatih Altaylı, 03 Mart 1997’de Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde aynen şunları yazıyordu:

“Yeni vatandaşlık görevim. Kendime yeni bir iş buldum. Bundan böyle Kılık Kıyafet Kanunu’na aykırı olarak dolaşanları, kolundan tuttuğum gibi karakola götüreceğim. Evlerini polise göstereceğim. Otomobilde görürsem plakalarını alıp bildireceğim. Yapılan işlemi savcılığa kadar takip edeceğim. Yok yok, savcılıkta da takip edeceğim. Hırsız yakalatmak iyi de bu kanun tanımazları yakalatmak mı kötü?”

Şu aşağılık zihniyete, yüzüne tükürülecek adama bakar mısınız? Başörtülülere o kadar kin ve nefret dolu ki bırakın kamu binalarını sokakta, arabada hatta evlerinde başörtülü olarak bulunmalarına bile tahammül edemiyor.

İşte bu zihniyetin taşıyıcısı, bu çukur fikirlerin sahibi hâlâ özgürlük, demokrasi, insan hakları diyerek utanmadan gazetecilik yapabiliyor bu ülkede ve yaptığı programda ırkçılık yapıp mazlum, mağdur insanları hedef gösteriyor.

Gel de Hasan Karakaya abimizi rahmetle anma!..

Amellerini biz bilemeyiz lakin Allahü Teâlâ’nın ve Müslümanların düşmanlarına düşmanlığı olduğuna şehadet ederiz.

Allah rahmet eylesin, mekânın cennet olsun Hasan abi…