“Bir insanı tanımak için onunla bir yola çık” diye söylemiş eskiler. El hak doğru bir söz ve bir hadisten mülhem aslında. Birini tanımanın, tanışmanın, tanınmanın belki de en kesin hallerinden biri bu; bir yolda beraber yürümek.

Ben bunu sadece fiziki olarak bir yolculuğa beraber çıkmak şeklinde anlamıyorum aslında. Aynı dertle, aynı gayeyle aynı menzile yol almak, bazen birbirini hiç görmeden dahi olsa aynı maksat uğrunda gayret etmek de bence sözdeki maksada ulaşmak için kâfidir.

Çok önceden “Aynı dert ile dertlenenler de kardeştir” diye yazmıştım. Halen dahi aynı yerde ve aynı düşüncedeyim. Aynı derdi dert edinenler aynı yolda yürüyenler demek benim için. Ve bu da bir insanı tanımak için yeter kanaatimce.

Bu yazdıklarımın elbette ki bir sebebi var. Aslında ilk sebebi bir ağabeye, bir dosta yürüdüğümüz aynı yol üzerinden yani tam da buradan, bu köşeden ve bu sütundan veda etmek, selam vermek… Diğeri de –ki benim için bu tarafı çok önemlidir- “Vefa sadece İstanbul’da bir semtin adıdır” diyenlere inat aslında hakikatte var olduğunu ve olması gerektiğini göstermek…

Kaç yıl evvel olduğunu hatırlatmakta zorlanıyorum aslında ama sanırım dört ya da beş yıl evvel bir telefon konuşmasıyla bu sütundan bir şekilde yazdıklarımı insanlara ulaştırmaya başladım. Telefonda konuştuğum kişi Erem Şentürk’tü. Erem Abi’yi daha evvel ne görmüştüm ne de bir kez olsun konuşmuştum onunla. O ilk ve tek konuşmayla haftada iki gün bu köşede yazmaya başladım. Çünkü şöyle söylemişti o konuşmada “Sen yazmazsan kimse yazmaz diye düşün” Ben de onun dediği gibi yaptım. Ve halen dahi yazarak muhabbet ediyorum burada.

Bakınca bu bir veda yazısı gibi oldu aslında ama hayır, veda eden kişi ben değilim. Esasında tam bir veda da denmez buna. Ama yazmam lazımdı. Sadece daha evvelden kısmen haberdar olsam da geçenlerde yaptığı açıklamayla Diriliş Postası Gazetesi’ndeki fiili görevinden ayrıldığını duyurdu Erem Abi, bahsettiğim o aslında. Üzülmedim, zira yürüdüğümüz yolun aynı olduğunu ve yine yolda olduğumuzu biliyorum. Hani derler ya “seslensen duyacak kadar uzak” diye. İşte tam o kadar yani, o kadar uzak ve o kadar yakın.

Bir de şu var; bir insanı nasıl veda ettiğiyle de tanırsınız. Güzel veda edenler, edebilenler, güzel adamlardır.

Ne diyeyim; hayırlısı neyse o olsun.

Yolun açık olsun Erem Abi.