Artık ihanet ihanetten, terör terörden, suikast de suikasttan daha fazla birer anlam ifade etmeye başladı.

Bakın, nasıl da dört koldan saldırıyorlar. Dört bir yandan; havadan, karadan, denizden, sınır içinden ve sınır ötesinden…

Terörle, ekonomiyle, fiili darbeyle, psikolojik savaş taktikleriyle, satın aldıkları medyayla, maaşlarını ödedikleri kalemlerle, ihanete ikna ettikleri insanlarımızla; attığımız her adımda tökezlememiz, yere düşmemiz, pes etmemiz, teslim olmamız için saldırıyorlar.

Teslim olursak da iş bitmeyecek; Türkiye’den bir iç savaş; bir Irak, bir Suriye, bir Libya çıkaracaklar.

Şaşırmayın yazdıklarıma; 80 milyon Türkiyeli’yi ölümler, sürgünler, esaret ve sefaletli günler bekliyor.

Bir göç dalgası da bizi bekliyor; mülteci kampları, sınır boylarında açlık çadırları…

Nereye gideceğiz, bizi hangi ülke kabul edecek?

Gidecek bir yerimiz, bir Orta Asya’mız da yok.

Bize bu toprakları dar edecekleri planı hain ve satılmış işbirlikçileriyle birlikte uygulamaya koydular.

Şaşırmayın sakın, taş üstünde taş kalmamış, insanların keklik gibi avlandığı, evlerini, ocaklarını bırakarak göçe zorlandığı Suriye’ye müdahale etmeyen NATO’nun Türkiye’yi işgal kararını duyarsanız.

Seni, beni Erdoğan’ı değil Türkiye’yi istiyorlar.

Ama vermeyeceğiz!

Teslim olursak Sevr’in maddeleri yürürlüğe konacak…

Dikkat edin, artık ihanet ihanetten, terör terörden, suikast de suikasttan daha fazla birer anlam ifade etmeye başladı.

Her gün, Allah’ın her günü bir terör, bir saldırı, bir suikast, bir şehit, bir ekonomik çöküntü haberleriyle sarsılmamızı istiyorlar.

Yapmak istedikleri, yaptıklarından çok daha fazlası…

Patlattıkları her bomba ile verdiğimiz her bir şehit canıyla, dehşetin dalga dalga yayılmasını, etrafımızın panikle, çaresizlikle kuşatılmasını istiyorlar.

Teslim olmamızı ve böylece iç savaşın içine doğru sürüklenmemizi, Anadolu’yu onlara bırakmamızı istiyorlar.

Sembollerimize saldırıyorlar, saldırdıkları yerler ve saldırdıkları tarihlerin derin bir anlamı ve arka planları var.

Büyükelçi tam da 17-25 Aralık aralığında öldürülüyor mesela…

Ve 25 Aralık’ta yani bugün bir sembolümüze daha saldırı beklememizi sağlamış oluyorlar.

Yani Türkiye’yi istiyorlar.

Ama vermeyeceğiz!

Meselenin AK Parti veyahut Tayyip Erdoğan meselesi olduğunu söyleyenler her nedense şu soruları cevaplayamıyorlar;

Sultan Abdülhamid tahttan indirildiğinde mesele sadece Sultan Abdülhamid miydi?

Menderes idam edildiğinde mesele sadece Menderes miydi?

Özal öldürüldüğünde mesele sadece Özal mıydı?

Mesele çok açık ve net;

1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne 100. yılını yani 2023’ü göstermeyecekler.

Çok değil Sevr’i hayata geçirmek için 6 yılları kaldı:

Azınlıkların haklarını gözetmedik diye İstanbul’u elimizden alacaklar.

Boğazlar bizim değil “Boğazlar Komisyonu” idaresine bırakılacak.

Doğu Anadolu’da Kürdistan ve Ermenistan devletleri kurulacak.

İzmir dâhil, Ege Bölgesi’nin büyük bir bölümü ile Midye-Büyükçekmece çizgisinin batısında kalan bütün Trakya, Yunan’a, Antalya ve Konya, İtalyan’a verilecek.

Sadece Suriye değil, Adana, Malatya ve Sivas da paylaşılacak bölgeler arasında yer alacak.

Irak’a yapılanların aynısına Arabistan da maruz kalacak.

Askerlikte, mecburi hizmet olmayacak. Ordumuzu dağıtacaklar. Tankı, topu, ağır makineli tüfeği ve uçağı olmayan göstermelik 50 bin kişilik bir ordumuz olacak.

Malazgirt’in 1000. yılında yani 2071’de de Anadolu’da bir tane Müslüman bırakmayacaklar.

Mesele bu.

Olup bitenleri iyi okuyalım ve görelim;

Türkiye’yi istiyorlar.

Ama vermeyeceğiz!